ONKOLOJI.NET
Meme kanseri
  • Küçük, HER2 pozitif meme kanseri tedavisinde paklitaksel ve trastuzumab
  • Hormon pozitif, HER2 negatif premenopozal meme kanserinde ribosiklib (Kisqali) artı endokrin tedavi (Haziran 2019)
  • Yüksek riskli kadınlarda meme kanserinin önlenmesi için tamoksifene karşı aromataz inhibitörleri (Mayıs 2019)
  • HR pozitif, HER2 negatif erkek meme kanserli hastalarda palbociclib FDA onayı aldı (Mayıs 2019)
  • Daha fazlası için tıklayın
Akciğer kanseri ve torasik onkoloji
  • PD-L1 pozitif ileri evre KHDAK'de pembrolizumab artı kemoterapiye karşı tek pembrolizumab (Haziran 2019)
  • Bevasizumab, EGFR mutant KHDAK tedavi sonuçlarını iyileştirir mi? (Mayıs 2019)
  • Oligometastatik KHDAK için lokal tedavi (Mayıs 2019)
  • Malign plevral mezotelyoma için göğüs duvarı prosedürleri sonrası radyoterapi etkinliği (Mayıs 2019)
  • Daha fazlası için tıklayın
Kanser taraması ve korunma
  • Akciğer kanseri kemoprevensiyonu için düşük-doz aspirin (Nisan 2019)
  • Fekal immünokimyasal test (FIT) ve sağ veya sol taraflı kolorektal kanser insidansı (Mart 2019)
  • Prostat kanseri ve 5-alfa redüktaz inhibitörleri (Kasım 2018)
  • Moleküler alt tipin, aspirin ve NSAİİ'lerle kolorektal kanser riskinin azaltılması üzerindeki etkisi (Kasım 2018)
  • Daha fazlası için tıklayın
Gastrointestinal kanserler
  • Açık ve laparoskopik rektal kanser cerrahilerini karşılaştıran randomize çalışmaların iki yıllık takibi (Nisan 2019)
  • Biliyer sistem kanserinin adjuvan tedavisi için ASCO Klinik Uygulama Rehberi (Mart 2019)
  • Kaynakları sınırlı bölgelerde erken evre kolorektal kanserin tespiti ve tedavisi için ASCO rehberleri (Mart 2019)
  • Rektal kanser için neoadjuvan tedavi sonrası klinik tam yanıt verenlerin ameliyatsız yönetimi (Şubat 2019)
  • Daha fazlası için tıklayın
Genitoüriner onkoloji
  • Erdafitinib, ürotelyal kanserler için onaylanan ilk hedefe yönelik ilaç oldu (Nisan 2019)
  • Prostat kanserinde ELAP neoadjuvan tedavi ile patolojik tam yanıt (Nisan 2019)
  • Kastrasyona dirençli prostat kanseri için Radyum-223 ve abirateron kombinasyonu ile olumsuz sonuçlar (Şubat 2019)
  • Nonmetastatik, kastrasyona dirençli prostat kanserinde darolutamide
  • Daha fazlası için tıklayın
Jinekolojik onkoloji
  • Endometrial kanserde adjuvan kemoterapi ve radyoterapi sıralaması (Mart 2019)
  • Rutin pelvik ve paraaortik lenfadenektomi, ileri evre over kanserinde genel sağkalımı uzatmıyor (Mart 2019)
  • Endometriyal kanser adjuvan tedavisinde doksorubisin ve sisplatin kombinasyonunun, taksan ve platin ile karşılaştırılması (Mart 2019)
  • Rekürren over kanserinde dentritik hücre bazlı tedavi ile uzayan genel sağkalım (Mart 2019)
  • Daha fazlası için tıklayın
Baş ve boyun kanseri
  • Baş boyun kanserinde platin tedavisi sonrası Pembrolizumab (Ocak 2019)
  • Baş boyun kanserli sağ kalanlarda depresyon ve intihar (Aralık 2018)
  • Metastatik veya tekrarlayan yassı hücreli baş ve boyun kanserinin birinci basamak tedavisi için Pembrolizumab (Aralık 2018)
  • Lokal ileri evre baş ve boyun skuamöz hücreli karsinom tedavisi için setüksimab artı radyoterapi (Aralık 2018)
  • Daha fazlası için tıklayın
Melanom ve diğer cilt kanserleri
  • İleri evre melanom tedavisi için alternatif nivolumab ve ipilimumab dozu (Nisan 2019)
  • Nodüler melanomun prognozu (Şubat 2019)
  • Böbrek nakli alıcılarında cilt kanserinin önlenmesi için Sirolimus (Eylül 2018)
  • Daha fazlası için tıklayın
Nöroonkoloji
  • MGMT-metillenmiş GBM için temozolomid artı lomustin (Mart 2019)
  • Primer santral sinir sistemi lenfomasının upfront tedavisinde rituksimabın rolü (Şubat 2019)
  • Lambert-Eaton myastenik sendromlu hastalarda amifampridin (Aralık 2018)
  • Daha fazlası için tıklayın
Palyatif ve destekleyici bakım
  • Opioidlerle pregabalin verilen hastalarda opioid kaynaklı ölüm riski (Aralık 2018)
  • Malign plevral efüzyon tedavisi için rehber (Ekim 2018)
  • Potansiyel olarak güvenli olmayan zolpidem dozajının yüksek prevalansı (Eylül 2018)
  • Daha fazlası için tıklayın
Yumuşak doku sarkomu ve kemik tümörleri
  • İlerlemiş yumuşak doku sarkomu için doksorubisine olaratumab eklenmesinin sağkalım yararı yok (Şubat 2019)
  • Daha fazlası için tıklayın
Nadir tümörler
  • Primeri bilinmeyen karsinomlar için moleküler profillemeye göre tedavi seçimi denemeleri (Mart 2019)
  • NTRK füzyon pozitif tümörleri için Larotrectinib (Kasım 2018)
  • Desmoid tümörler için tirozin kinaz inhibitör tedavisi (Eylül 2018)
  • Daha fazlası için tıklayın
Diğer onkoloji haberleri
  • Amerika Birleşik Devletleri'nde güncellenmiş kanser istatistikleri (Mart 2019)
  • Ayaktan tedavi gören kanser hastalarında VTE profilaksisi (Ocak 2019)
  • VEGFR hedefli tedavilere bağlı aort diseksiyonları ve anevrizmalar (Ocak 2019)
  • Mikrosatellit kararsız tümörlü hastalarda Lynch sendromu (Ocak 2019)
  • Daha fazlası için tıklayın
Translansyonel onkoloji
  • İndüklenmiş pluripotent kök hücre bazlı NK hücre immünoterapi klinik çalışmaları (Nisan 2019)
  • Regüle edilmiş apoptozda fraksiyonel kontrolün mitokondriyal kökenleri (Mart 2019)
  • p53 regüle eden nükleer fosfoinosid kinaz kompleksi tanımlandı (Mart 2019)
  • Daha fazlası için tıklayın

Onkolojide yenilikler

Aşağıda, kanser klinik pratiğini değiştiren veya değiştirme potansiyeli olan, son 6 aydaki bilimsel çalışmaların sonuçları, alanında ileri uzmanlığa sahip yazarlar tarafından özetlenmiştir.

Meme kanseri

Küçük, HER2 pozitif meme kanseri tedavisinde paklitaksel ve trastuzumab

Çeşitli kemoterapi ajanları ve anti-HER2 ajan trastuzumab, birçok HER2 pozitif meme kanserinin tedavisi için uygun seçenektir; bununla birlikte küçük HER2 pozitif meme tümörlerinde paklitaksel artı trastuzumabın etkinliği araştırılmaktadır. Nod negatif HER2 pozitif ve tümör çapı 3 cm veya daha küçük meme kanserine sahip olan 400 hastanın uzun dönem sonuçları yayımlandı. Retrospektif olarak paklitaksel + trastuzumabın 7 yıllık genel ve hastalıksız sağkalım oranları sırasıyla % 95 ve % 93 bulundu [1] [2]. Tipik olarak HER2 pozitif veya tümör çapı > 2 cm olan meme kanserleri için trastuzumab artı çoklu kemoterapi ajanları kullanmamıza rağmen, bu veriler paklitaksel artı trastuzumabın, daha küçük, nod-negatif HER2-pozitif meme kanserleri için kullanımını desteklemektedir.
Kaynak: [1] Tolaney SM, Barry WT, Dang CT et al. Adjuvant paclitaxel and trastuzumab for node-negative, HER2-positive breast cancer. N Engl J Med. 2015 [2] Tolaney SM, Guo H, Pernas S et al. Seven-Year Follow-Up Analysis of Adjuvant Paclitaxel and Trastuzumab Trial for Node-Negative, Human Epidermal Growth Factor Receptor 2-Positive Breast Cancer. J Clin Oncol. 2019
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Hormon pozitif, HER2 negatif premenopozal meme kanserinde ribosiklib (Kisqali) artı endokrin tedavi (Haziran 2019)

İleri evre, hormon reseptörü (HR) -pozitif, HER2-negatif meme kanseri olan menopoz öncesi ve sonrası hastalar için, endokrin terapisine bir siklin bağımlı kinaz (CDK) 4/6 inhibitörü (örneğin, ribociclib) ilavesinin progresyonsuz (ilerlemesiz) sağkalım karkısı daha önce gösterilmişti. Ancak genel sağkalım üzerindeki etkisi bilinmemektedir. Randomize MONALEESA-7 çalışmasında, HR-pozitif, HER2-negatif ileri evre meme kanserli 700 premenopozal hasta arasında, birinci basamakta, endokrin tedaviye ribokiklib ilavesi, genel sağkalımı 3.5 yılda belirgin bir şekilde arttırdı (yüzde 70'e karşı 46) [1] . HR-pozitif, HER2-negatif ileri evre meme kanserli premenopozal kadınların çoğunda endokrin tedavisine bir CDK 4/6 inhibitörü eklenmesini önermeye devam ediyoruz.
Kaynak: [1] Tripathy D, Sohn J, Im S-A, Colleoni M, et al. First-line ribociclib vs placebo with goserelin and tamoxifen or a non-steroidal aromatase inhibitor in premenopausal women. Cancer Res. 2017
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Yüksek riskli kadınlarda meme kanserinin önlenmesi için tamoksifene karşı aromataz inhibitörleri (Mayıs 2019)

Aile öyküsü veya kişisel risk faktörleri nedeniyle, meme kanseri riski yüksek postmenopozal kadınlara, tipik olarak, bir aromataz inhibitörü (AI) veya seçici östrojen geri alım modülatörü (SERM) (örneğin, tamoksifen veya raloksifen) ile endokrin tedavisi sunulmaktadır. risk. Her ne kadar bu ajanlar bu endikasyonla doğrudan karşılaştırılmamış olsalar da, meme kanseri için ortalamanın üzerinde bir risk altında bulunan 30.000'den fazla kadını kaydeden çalışmaların bir meta-analizi, AI'lerin tamoksifen ile karşılaştırıldığında meme kanseri insidansını azalttığını göstermiştir (nispi risk 0.67,% 95 CI 0.46 -0.98), ancak kanıtların kalitesi düşüktü [1]. Yan etki profillerindeki farklılıklar ve mevcut verilerdeki kısıtlamalar göz önüne alındığında, meme kanseri riski yüksek olan postmenopozal kadınlarda meme kanseri önleme için bir AI veya SERM önermeye devam ediyoruz ve bu tedavi toplam beş yıl uygulanmaktadır.
Kaynak: [1] Mocellin S, Goodwin A, Pasquali S. Risk-reducing medications for primary breast cancer: a network meta-analysis. Cochrane Database Syst Rev 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

HR pozitif, HER2 negatif erkek meme kanserli hastalarda palbociclib FDA onayı aldı (Mayıs 2019)

Kadınlardan elde edilen verilerden çıkarım yapan ABD Gıda ve İlaç İdaresi, CDK 4/6 inhibitörü palbociclibi, metastatik hormon reseptörü (HR) pozitif, HER2 negatif meme kanseri olan erkekler için endokrin tedavisi ile birlikte onaylamıştır [1]. Her ne kadar tamoksifen, bu tür erkekler için daha önce standart birinci basamak tedavisi olsa da, şimdi ilk tedavi için palbociclibi veya bir aromataz inhibitörü ve gonadotropin salgılayan hormon agonistinin kombinasyonunu öneriyoruz. Bununla birlikte, düşük hastalık yükü veya komorbiditeleri olan erkekler için, palbosiklibi atlamak ve sadece endokrin tedavisini uygulamak hala kabul edilebilir.
Kaynak: [1] U.S. FDA Approves IBRANCE® (palbociclib) for the Treatment of Men with HR+, HER2- Metastatic Breast Cancer
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

HER2 negatif, BRCA mutasyonu pozitif meme kanserinde olaparib ile genel sağkalım sonuçları (Mayıs 2019)

Metastatik HER2 negatif, BRCA mutasyonu ilişkili meme kanseri ve daha önce kemoterapi almış hastalar arasında ([neo] adjuvan veya metastatik ortamda), poliadinozin difosfat-riboz polimeraz (PARP) inhibitörü olaparib, kemoterapiye göre progresyonsuz sağkalımı arttırmıştı (OlympiAD çalışması). Şimdi, 25 aydan daha uzun takipte, metastatik hastalık için kemoterapi almayan hastaların alt grubunda, olaparib ile genel sağkalım iyileşmeleri gözlendi (kemoterapiye karşı HR 0.5) [1]. Genel sağkalım sonuçları, tüm hasta popülasyonundaki iki grup arasında benzer olmasına rağmen, veri toplama hala olgunlaşmamıştır. Bu denemeden elde edilen sonuçlara göre, ileri evre HER2-negatif, BRCA ile ilişkili meme kanseri olan ve önceden (neo)adjuvan ortamda veya metastatik hastalık için kemoterapi alan hastalar için, kemoterapinin uygulanmasından bağımsız olarak olaparib öneriyoruz.
Kaynak: [1] Robson ME, Tung N, Conte P, et al. OlympiAD final overall survival and tolerability results: Olaparib versus chemotherapy treatment of physician's choice in patients with a germline BRCA mutation and HER2-negative metastatic breast cancer. Ann Oncol 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

PIK3CA mutasyonu pozitif hormon reseptörü pozitif meme kanserinde alpelisib (Mayıs 2019)

Meme kanseri hormonal tedavisine fosfoinositid 3-kinaz (PI3K) inhibitörlerinin eklenmesini değerlendiren önceki çalışmalar, ileri evre hormon reseptörü pozitif, HER2-negatif meme kanserli hastalarda sadece sınırlı faydalar olduğunu göstermiştir. Bununla birlikte, bu durumdaki yaklaşık 570 hastadan oluşan randomize bir çalışmada, tümörleri herhangi bir PIK3CA mutasyonu pozitif olanlar arasında alfa izoformuna spesifik PI3K inhibitör alpelisibin, progresyonsuz sağkalım faydasını gösterdi (11 aya karşı 5.7 ay) [1]. PIK3CA mutasyonu negatif olanlar arasında, PFS sonuçları alpelisib alan veya almayanlarda benzerdi. Bu sonuçlar, ABD Gıda ve İlaç İdaresi'nin HR-pozitif, HER2-negatif, PIK3CA mutasyona uğramış, daha önce endokrin terapisinde ilerlemiş ileri evre meme kanserli hastalar için fulvestrant ile birlikte alpelisibi onaylanmasına yol açmıştır (FDA onayının detayları için bakınız).
Kaynak: [1] André F, Ciruelos E, Rubovszky G, et al. Alpelisib for PIK3CA-Mutated, Hormone Receptor-Positive Advanced Breast Cancer. N Engl J Med 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Fitalatlar ve meme kanseri riski arasındaki ilişki (Nisan 2019)

Fitalatlar (phthalates), tıbbi malzemeler, yiyecek kapları, oyuncaklar ve bazı ilaçlar dahil olmak üzere birçok üründe bulunan kimyasallardır. Kanser öyküsü olmayan, menopoz öncesi ve sonrası kadınların kohort çalışmasında, ilaçlardan (kümülatif 10.000 mg) yüksek düzeyde fitalat maruziyeti, östrojen reseptörü pozitif meme kanseri oranında yaklaşık iki kat artışla ilişkili bulunmuştur [1]. Bununla birlikte, Kadın Sağlığı Girişimi'nde postmenopozal katılımcıların vaka kontrol çalışmasında, fitalatların idrar metabolitleri ile meme kanseri insidansı arasında bir ilişki gözlenmedi [2]. Hem menopoz öncesi hem de sonrası kadınlarda fitalat maruziyeti ile meme kanseri riski arasındaki ilişkiyi belirlemek için daha fazla veri gereklidir.
Kaynak: [1] Ahern TP, Broe A, Lash TL, et al. Phthalate Exposure and Breast Cancer Incidence: A Danish Nationwide Cohort Study. J Clin Oncol 2019. [2] Reeves KW, Santana MD, Manson JE, et al. Urinary Phthalate Biomarker Concentrations and Postmenopausal Breast Cancer Risk. J Natl Cancer Inst 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Yüksek riskli DCIS'te aksiller lenf nodlarının tedavisinde süperparamanyetik demir oksit (Nisan 2019)

Senkron invaziv kanser şüphesi yüksek olan duktal karsinoma in situ (DCIS) hastalarında, sentinel lenf nodu biyopsisi (SLNB) primer meme cerrahisinde rutin olarak veya selektif olarak onaylanmış invaziv hastalığı olan hastalarda ikinci bir cerrahi olarak yapılabilir. Mastektomi veya meme koruyucu cerrahi sırasında izleyici olarak süperparamanyetik demir oksit (SPIO) enjekte edilen yüksek riskli DCIS hastalarının bir çalışmasında, hastaların % 78'inde invaziv hastalık yoktu ve bu nedenle SLNB için ikinci bir ameliyattan kaçınmak mümkün oldu [1]. SLNB için yeniden ameliyat gereken kalan hastalarda, SPIO sinyali enjeksiyondan sonra bir aya kadar devam etti ve (mavi boya ile birlikte) sentinel düğümlerini saptamada izotop artı mavi boyadan daha iyi performans gösterdi. Prospektif çalışmalarda SPIO'nun güvenliği ve etkinliği doğrulanırsa, bu yaklaşım yüksek riskli DCIS'li hastalarda aksiller tedavi sonuçlarını iyileştirebilir.
Kaynak: [1] Karakatsanis A, Hersi AF, Pistiolis L ve ark. Effect of preoperative injection of superparamagnetic iron oxide particles on rates of sentinel lymph node dissection in women undergoing surgery for ductal carcinoma in situ (SentiNot study). Br J Surg. 2019 May
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Küçük HER2-pozitif meme tümörlerinde adjuvan paklitaksel ve trastuzumab: 7 yıllık takip sonuçları (Nisan 2019)

Tolaney ve arkadaşlarının JCO'da bildirildiği faz II çalışmanın 7 yıllık takip sonuçları, adjuvan paklitaksel ve trastuzumabın küçük, nod negatif ve HER2 pozitif meme kanserli kadınlarda “mükemmel” sonuçlarla ilişkili olduğunu gösterdi. Çok merkezli çalışmada, Ekim 2007 ile Eylül 2010 arasında HER2-pozitif meme kanseri olan, 3 cm'den daha büyük tümörleri olmayan ve nod negatif 406 hastaya, 12 hafta boyunca adjuvan paklitaksel (80 mg / m2) + haftalık trastuzumab ve devamında 9 ay boyunca her 3 haftada bir tek ajan trastuzumab uygulandı. Çalışmanın daha önce bildirilmiş 3 yıllık takip analizide % 98.7'lik hastalıksız sağkalım bildirilmişti. Şimdi ise ortanca 6.5 yıllık takip süresinden sonra hastalıksız sağkalım oranı % 93, genel sağkalım %95 ve nükssüz sağkalım % 97,5 (uzak nüks, meme kanserinden ölüm ve invaziv lokal nüks dahil). 230 hastadanın genotiplemesi, artan paklitaksel ile ilişkili periferik nöropati riski ile ilişkili olarak tek bir nükleotid polimorfizmi (rs3012437) tanımladı [1]. Sonuç olarak küçük, nod negatif ve HER2 pozitif meme tümörleri için adjuvan paklitaksel ve trastuzumab, uzun vadede mükemmel sonuçlarla ilişkilidir.
Kaynak: [1] Sara M. Tolaney, Hao Guo, Sonia Pernas ve ark. Seven-Year Follow-Up Analysis of Adjuvant Paclitaxel and Trastuzumab Trial for Node-Negative, Human Epidermal Growth Factor Receptor 2–Positive Breast Cancer. Journal of Clinical Oncology 02 April 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Meme kanseri hastalarında sıcak basmalar için online bilişsel davranışçı terapi (Mart 2019)

Meme kanseri tedavisi gören kadınlar, genellikle kanser tedavilerinin yanı sıra normal yaşlanma sonucu da sıcak basmalar yaşarlar ve bu sıcak baslamarı için kanserin tekrar oluşma riskini en aza indirmek için hormonal olmayan tedavi stratejileri aramaları önerilir. Meme kanseri tedavisi tamamlanmış 250 kadını kapsayan randomize bir çalışmada, terapist desteği olan veya olmayan internet-bazlı bilişsel davranışçı terapi, sıcak basmaları, gece terlemeleri ve uyku kalitesi gibi genel menopoz semptomlarını, gözlem grubu ile karşılaştırıldığında iyileştirmiştir [1]. Sıcak basması olan meme kanseri hastaların semptom yönetimi için internet-bazlı bilişsel davranışçı terapi, uygun bir seçenektir.
Kaynak: [1] Atema V, van Leeuwen M, Kieffer JM, et al. Efficacy of Internet-Based Cognitive Behavioral Therapy for Treatment-Induced Menopausal Symptoms in Breast Cancer Survivors: Results of a Randomized Controlled Trial. J Clin Oncol 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Akciğer kanseri ve torasik onkoloji

PD-L1 pozitif ileri evre KHDAK'de pembrolizumab artı kemoterapiye karşı tek pembrolizumab (Haziran 2019)

İmmün kontrol noktası inhibitörü pembrolizumabın kemoterapiyle kombinasyonu, programlanmış ölüm-ligand 1 (PD-L1) düşük (≥%1), ileri evre küçük hücreli dışı akciğer kanserleri (KHDAK) için standart tedavi seçeneğidir ve yalnızca pembrolizumab, PD-L1 yüksek pozitif (≥%50) ileri evre hastalık için sıklıkla kullanılır. PD-L1 yüksek pozitif hastalıkta, pembrolizumaba kemoterapi eklemenin faydası gösterilmemiştir. Beş randomize çalışmanın meta-analizi, dolaylı karşılaştırmalar yoluyla, pembrolizumab artı kemoterapinin, hem objektif yanıt oranları hem de progresyonsuz sağkalım açısından PD-L1 yüksek KHDAK'lı kişiler için tek başına pembrolizumabdan daha üstün olduğunu ortaya koydu [1]. Bununla birlikte, genel sağkalımda istatistiksel olarak anlamlı bir fark gözlenmedi. Kemoterapinin ve immünoterapinin bilinen toksisiteleri ve bilinen genel sağkalım yararı olmadığı göz önüne alındığında, tipik olarak PD-L1 yüksek ileri evre KHDAK'lı hastalar için pembrolizumab monoterapisi önermekteyiz, sonraki sıra tedavisi için ise kemoterapi. Bununla birlikte, eğer bu tür hastalar hızla ilerleyen bir hastalığa sahipse, bunun yerine pembrolizumab ve kemoterapi öneririz, bu gibi durumlarda erken bir cevap gerekli olabilir.
Kaynak: [1] Zhou Y, Lin Z, Zhang X, et al. First-line treatment for patients with advanced non-small cell lung carcinoma and high PD-L1 expression: pembrolizumab or pembrolizumab plus chemotherapy. J Immunother Cancer 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Bevasizumab, EGFR mutant KHDAK tedavi sonuçlarını iyileştirir mi? (Mayıs 2019)

İleri evre, epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR) mutasyonu pozitif, küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) için standart başlangıç terapisi, yeni nesil EGFR inhibitörü osimertinib olsa da, EGFR inhibisyonunun antianjiyogenik ajan bevacizumab ile kombinasyonu, sonuçları iyileştirmek için denendi. İleri evre EGFR mutant KHDAK'lı 200'den fazla hastanın bir faz III çalışmasının ara analizinde birinci kuşak EGFR inhibitörü erlotinibe bevacizumab eklenmesi progresyonsuz sağkalımı iyileştirdi (sadece erlotinib ile 13 ay iken, kombine 17 ay) [1]. Genel sağkalım sonuçları olgunlaşmamıştır. Bevacizumab ilavesi osimertinib yerine sadece eski nesil TKI'lerle incelendiğinden ve genel hayatta kalma yararı bildirilmediğinden, EGFR mutant, ileri evre KHDAK'lı kişiler için rutin olarak bevacizumab önermiyoruz.
Kaynak: [1] Saito H, Fukuhara T, Furuya N, et al. Erlotinib plus bevacizumab versus erlotinib alone in patients with EGFR-positive advanced non-squamous non-small-cell lung cancer (NEJ026): interim analysis of an open-label, randomised, multicentre, phase 3 trial. Lancet Oncol 2019
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Oligometastatik KHDAK için lokal tedavi (Mayıs 2019)

Metastatik küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) için standart tedavi sadece sistemik tedavi ile yapılsa da, oligometastatik (sınırlı sayıda metastatik bölgeli) hastaların, lokal/bölgeye yönelik tedaviden fayda sağlayabileceği öne sürülmüştür. Metastatik KHDAK için birinci basamak tedaviden sonra, metastatik bölge sayısı ≤3 olan yaklaşık 50 hastayı içeren randomize faz II bir çalışmada, rezidüel metastatik lezyonların veya primer tümörün lokal tedavileri (radyoterapi veya rezeksiyon), sistemik tedavi olsun veya olmasın, sadece idame tedavisine kıyasla genel sağkalımı artırdı (41 aya karşı 17 ay) [1]. Bu ve diğer verilere dayanarak, sistemik tedavi olsun ya da olmasın, iyi performans durumu ve sınırlı metastatik hastalığı olan (bir ila üç metastatik bölge), sistemik tedavi olsun ya da olmasın, palyatif lokal metastatik lezyon yönetimi öneriyoruz.
Kaynak: [1] Gomez DR, Tang C, Zhang J, et al. Local Consolidative Therapy Vs. Maintenance Therapy or Observation for Patients With Oligometastatic Non-Small-Cell Lung Cancer: Long-Term Results of a Multi-Institutional, Phase II, Randomized Study. J Clin Oncol 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Malign plevral mezotelyoma için göğüs duvarı prosedürleri sonrası radyoterapi etkinliği (Mayıs 2019)

Malign plevral mezotelyomada, sınırlı göğüs duvarı prosedürleri (örn. açık cerrahi biyopsiler, torakoskopi, göğüs drenajları, vb.) sonrasında bölgeye profilaktik radyasyon tedavisi (RT) tümörün bölgesel nüks riskini azaltmanın bir yolu olarak önerilmiştir, ancak bu strateji tartışmalıdır. Son altı hafta içinde göğüs duvarı prosedürü uygulanan malign plevral mezotelyomalı 375 hastada işlem sonrası profilaktik RT'yi değerlendiren randomize bir çalışmada, RT uygulanan ve uygulanmayan hastalar arasında 6 ay içinde göğüs duvarı metastazı açısından fark yoktu gruplar [1]. Bunlar ve önceki sonuçlar göz önüne alındığında, malign plevral mezotelyoma için göğüs duvarı prosedürlerinden sonra, rutin olarak profilaktik radyasyonun işlem bölgesine kullanılmasını önermiyoruz.
Kaynak: [1] Bayman N, Appel W, Ashcroft L, et al. Prophylactic Irradiation of Tracts in Patients With Malignant Pleural Mesothelioma: An Open-Label, Multicenter, Phase III Randomized Trial. J Clin Oncol 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

FDA, KHDAK birinci basamak tedavisi için TPS ≥%1 olan hastaları kapsayacak şekilde pembrolizumab endikasyonunu genişletti (Nisan 2019)

Evre III veya IV küçük hücre dışı akciğer kanserli (KHDAK) ve metastatik hastalık için önceden sistemik tedavi almayan ve tümörleri PD-L1 pozitif olan 1274 hastanın dahil edildiği randomize, çok merkezli, açık etiketli, aktif kontrollü bir klinik araştırma olan KEYNOTE-042 çalışmasının verileri ile, ameliyat veya definitif kemoradyoterapi için uygun olmayan hastaların birinci basamak tedavisi için pembrolizumab (Keytruda), FDA tarafından 11 Nisan 2019'da onay aldı [1]. Hastaların tümörlerinde EGFR veya ALK genomik sapmaları olmamalı ve PD-L1 pozitif (tümör proporsiyon skoru, TPS ≥%1) olmalı. Çalışmada hastalar 1'e 1 oranında iki kola randomize edildi (rastgele atandı); immünoterapi koluna, her 3 haftada bir intravenöz (toplardamardan) pembrolizumab 200 mg ve kemoterapi koluna, araştırmacının tercihine göre pemetrekset veya paklitaksel içeren bir karboplatin rejimi uygulandı. Çalışmanın sonucunda, hem TPS ≥% 50 hem ≥% 20 hem de ≥% 1 olan hasta alt gruplarında pembrolizumab, kemoterapiye kıyasla, istatistiksel olarak anlamlı genel sağkalım iyileşmesine neden oldu. TPS ≥% 1 olan hastalar için ortanca genel sağkalım pembrolizumab için 16.7 iken, kemoterapi ile 12.1 ay bulundu. İmmünoterapi kullanılması, PD-L1 pozitif tüm hastalar için yaşam kaybı riskini %19 azalttı. Bu FDA onayının detayları için bakınız.
Kaynak: [1] FDA expands pembrolizumab indication for first-line treatment of NSCLC (TPS ≥1%). fda.gov
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

TMB yüksek metastatik KHDAK birinci basamak tedavisi olarak durvalumab ve tremelimumab ile dikkat çeken sağkalım (Nisan 2019)

PD-L1 ekspresyonu dışındaki biyobelirteçler, immünoterapiden faydalanma olasılığı en yüksek olan küçük hücreli dışı akciğer kanserli (KHDAK) hastaları seçmek için araştırılmaktadır. Tedavi naif KHDAK'li hastalarda MYSTIC çalışmasının ön raporunda, genel sağkalım, kontrol noktası inhibitörü durvalumab (tremelimumab olan veya olmayan) ya da kemoterapiyi almak üzere randomize edilen gruplarda karşılaştırıldı ve tüm hastalar için sağkalım süreleri arasında fark saptanmadı. Bununla birlikte, tümör mutasyon yükü ≥20 mutasyon / megabaz olan yaklaşık 200 hasta arasında, durvalumab artı tremelimumab kemoterapiye göre genel sağkalımı belirgin bir şekilde iyileştirmiştir (22 aya karşı 10 ay) [1]. Bu veriler ümit verici olsa da, durvalumab / tremelimumab kombinasyonunun klinik pratikte kullanılmasından veya metastatik KHDAK tedavisine tümör mutasyon yükünün rutin olarak değerlendirilmesi önerisinden önce daha fazla kanıt bekliyoruz.
Kaynak: [1] Tumor mutational burden (TMB) as a biomarker of survival in metastatic non-small cell lung cancer (mNSCLC): Blood and tissue TMB analysis from MYSTIC, a Phase III study of first-line durvalumab±tremelimumab vs chemotherapy. Peters S, Cho BC, Reinmuth N, Lee KH, et al. AACR. 2019
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

KHDAK tedavisinde nivolumab artı ipilimumab: PD-L1 ve TMB göre sonuçların karşılaştırması (Şubat 2019)

Faz-II CheckMate 568 çalışmasında, nivolumab artı düşük doz ipilimumab alan küçük hücre dışı akciğer kanserli (KHDAK) hastalarda, PD-L1 pozitifliğinden bağımsız olarak, daha yüksek tümör mutasyon yükünün, tedaviye yanıt ile ilişkili olduğu gösterildi. Yanıt oranları aynı zamanda, PD-L1 pozitif hastalarda, negatif olanlara göre daha yüksekti. Yanıt oranları tümör mutasyon yükünün (TMB) artması ile belirgin bir şekilde artıyordu: TMB ≥ 10 mutasyon/megabaz (mut/Mb) olup PD-L1 pozitif olanların tedaviye objektif yanıt oranı %48 iken, PD-L1 negatif olanlarda bu oran %47 bulundu. Ortanca progresyonsuz sağkalım süresi, TMB ≥ 10 mut/Mb olanlarda 7.1 ay iken, < 10 mut/Mb olanlarda 2.6 ay idi [1]. Sonuç olarak nivolumab artı düşük doz ipilimumab, ileri evre KHDAK'nin birinci basamak tedavisi olarak etkili ve tolere edilebilirdi. 10 veya daha fazla mut/Mb tümör mutasyon yükü, hem PD-L1 pozitif hem negatif hastalarda daha iyi progresyonsuz sağkalım ile ilişkiliydi ve bu nedenle tümör mutasyon yükü, potansiyel olarak daha iyi bir immünoterapi biyobelirteci olabilir. Çalışmanın detayları için bakınız.
Kaynak: [1] Neal Ready, Matthew D. Hellmann, Mark M. Awad ver ark. First-Line Nivolumab Plus Ipilimumab in Advanced Non–Small-Cell Lung Cancer (CheckMate 568): Outcomes by Programmed Death Ligand 1 and Tumor Mutational Burden as Biomarkers. JCO, 20 February 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Sigara ve akciğer kanseri mortalitesi (Ekim 2018)

Dünya genelinde her yıl yaklaşık 2.1 milyon akciğer kanseri vakası ortaya çıkar ve sıklıkla sigara ile ilişkilidir. Bununla birlikte, son 50 yılda tütün kullanımını engellemek için yoğun çaba gösterilmiştir. ABD'de 1960'lardan bu yana sigara içme ve akciğer kanseri mortalite verilerine dayanan bir modelleme çalışması, yaşa göre düzeltilmiş sigaraya bağlı akciğer kanseri ölüm oranlarında, 2015 ve 2065 arasında yüzde 79 oranında bir düşüş öngörmüştür [1]. Diğer sağlık yararlarının yanı sıra, akciğer kanseri riskini azaltmak için tütünün bırakılmasını teşvik etmeye devam ediyoruz. Bakınız Sigarayı nasıl bırakabilirim?
Kaynak: [1] Jeon J, Holford TR, Levy DT, et al. Smoking and Lung Cancer Mortality in the United States From 2015 to 2065: A Comparative Modeling Approach. Ann Intern Med 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

İleri evre küçük hücreli akciğer kanseri tedavisinde immünoterapi (Eylül 2018, Mart 2019'da güncellendi)

İmmünoterapi, küçük hücreli dışı akciğer kanserinin birinci basamak tedavisini değiştirmiştir, ancak küçük hücreli akciğer kanserinde (KHAK) rolü belirsizdi. Daha önce tedavi almamış, ileri evre KHAK'lı 403 hastanın randomize bir klinik çalışmasında, anti-PD-L1 antikoru atezolizumab'ın karboplatin ve etoposid kemoterapi rejimine eklenmesi, plasebo eklenmesine göre ortanca progresyonsuz sağ kalımı (5.2 aya karşı 4.3 ay) ve genel sağkalımı arttırdı (12.3'e karşılık 10.3 ay) [1]. İki grup arasında toksisite oranları benzerdi. Bu verilere dayanarak, 18 Mart 2019'da, ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA), atezolizumaba (Tecentriq), ileri evre küçük hücreli akciğer kanserli erişkin hastaların birinci basamak tedavisi için karboplatin ve etoposid kemoterapileri ile kombinasyon halinde onay verdi.
Kaynak: [1] Horn L, Mansfield AS, Szczęsna A, et al. First-Line Atezolizumab plus Chemotherapy in Extensive-Stage Small-Cell Lung Cancer. N Engl J Med 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

ALK pozitif KHDAK tedavisinde yeni nesil ALK inhibitörleri (Eylül 2018)

Her ne kadar ileri evre ALK pozitif küçük hücreli dışı akciğer kanseri (KHDAK) için etkili tedavi seçenekleri mevcut olsa da, çoğu kanser eninde sonunda ilerleyecektir. Yeni nesil ALK inhibitörleri, hem daha önce tedavi almamış hem de tedaviye dirençli hastalarda denenmektedir:
 • Faz III bir klinik çalışmada brigatinib, birinci nesil ajan crizotinibe kıyasla 12 ay boyunca progresyonsuz sağkalımı geliştirdi (%67'ye karşı %43) ve bazal beyin metastazı olanlarda intrakraniyal yanıt oranı da daha iyi idi (%78'e karşı %28) [1].
 • Bir faz II çalışmada, daha önce hepsi en az bir ALK inhibitörü ile tedavi edilen, ALK pozitif KHDAK'li 215 hastadan oluşan bir alt grupta lorlatinib, % 47'lik bir objektif cevap oranı ile sonuçlandı [2].
Her ne kadar brigatinib, ALK pozitif KHDAK tedavisi için ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından henüz birinci basamakta onaylanmamış olsa da, özellikle intrakraniyal hastalığı olanlar için gelecek vaat eden bir tedavi seçeneğidir.
Lorlatinib ise ikinci ve üçüncü basamak tedavi olarak Kasım 2018'de FDA onayı aldı.
Kaynak: [1] Camidge DR, Kim HR, Ahn MJ, et al. Brigatinib versus Crizotinib in ALK-Positive Non-Small-Cell Lung Cancer. N Engl J Med 2018. [2] Solomon BJ, Besse B, Bauer TM, et al. Lorlatinib in patients with ALK-positive non-small-cell lung cancer: results from a global phase 2 study. Lancet Oncol 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Kanser taraması ve korunma

Akciğer kanseri kemoprevensiyonu için düşük-doz aspirin (Nisan 2019)

Düşük doz aspirin tartışmaları, preventif onkolojinin gündemini meşgul etmeye devam edecek gibi.

Kalp hastalığının önlenmesi için düşük doz aspirin çalışmalarının ikinci bir analizi, bunun akciğer kanserine karşı da koruyucu bir etkisi olabileceğini düşündürüyor. Kore Ulusal Sağlık Bilgi Veritabanı'na kayıtlı yaklaşık 13 milyon katılımcının yer aldığı retrospektif bir kohort çalışmasında, en az beş yıl boyunca düşük dozda aspirin (günlük 100 mg veya daha az) alan kişilerde, akciğer kanseri riskinde ılımlı bir azalma gözlendi (65 yaş üstü ve diyabeti olmayanlarda daha belirgin bir şekilde) [1].

Sosyoekonomik durum ve sigara içme geçmişi gibi kafa karıştırıcı faktörlerin bu sonuçları etkilemesi muhtemeldir. Akciğer kanserine karşı korunma amacıyla rutin düşük doz aspirini kanıta dayalı olarak güçlü bir şekilde önermeden önce hala iyi planlanmış randomize çalışmalar gereklidir.
Kaynak: [1] Ye S, Lee M, Lee D, Ha EH, Chun EM. Association of Long-term Use of Low-Dose Aspirin as Chemoprevention With Risk of Lung Cancer. JAMA Netw Open. 2019 Mar
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Fekal immünokimyasal test (FIT) ve sağ veya sol taraflı kolorektal kanser insidansı (Mart 2019)

Ortak karar verme sürecinde kolorektal kanser (KRK) tarama testi seçerken, testin kanseri önleme veya erken teşhis için etkinliği önemli bir faktördür. Her iki yılda bir fekal immünokimyasal test (FIT) yapan hastalar arasında, klinik olarak önemli KRK tespit oranı, 12 yıl boyunca sol kolonda sabit bir şekilde azaldı, ancak ikinci tarama turundan sonra sağ kolonda nispeten değişmeden kaldı. Bu sonuçlar, proksimal / sağ kolon lezyonlarına karşı daha düşük bir FIT duyarlılığı ile tutarlıdır, ancak sonuç aynı zamanda yaşla birlikte sol kolona kıyasla sağ kolonda ortaya çıkan kanser oranındaki artıştan da kaynaklanıyor olabilir [1,2]. Kolorektal kanser taraması için FIT bir seçenektir ve artıları-eksileri, hastalarla gerçekleştirilen ortak karar verme sürecinde tartışılmalıdır.
Kaynak: [1] Zorzi M, Hassan C, Capodaglio G, et al. Divergent Long-Term Detection Rates of Proximal and Distal Advanced Neoplasia in Fecal Immunochemical Test Screening Programs: A Retrospective Cohort Study. Ann Intern Med 2018. [2] Doubeni CA, Levin TR. In Screening for Colorectal Cancer, Is the FIT Right for the Right Side of the Colon? Ann Intern Med 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Prostat kanseri ve 5-alfa redüktaz inhibitörleri (Kasım 2018)

5-alfa redüktaz inhibitörleri (5-ARI'ler) finasterid ve dutasterid, iyi huylu prostat hiperplazisi (BPH) olan erkeklerde testosteronun daha güçlü androjen dihidrotestosterona dönüşümünü bloke ederek alt idrar yolu semptomlarını iyileştirir. Daha önceki çalışmalar 5-ARI alan erkeklerde prostat kanseri riskinde azalma olduğunu göstermiş olsa da, yüksek dereceli prostat kanseri riskinin artması riski konusunda endişeler vardı. Stockholm kentinde 2007-2015 yılları arasında en az bir https://www.drozdogan.com/prostat-kanseri-belirtileri-evreleri-ve-tedavisi/#prostat-kanserinde-erken-tani-ve-tarama-mumkun-mudur-psa-testi-nedir-nasil-teshis-edilir testi yaptırmış 40 yaş üstü tüm erkeklerin İsveç popülasyonuna dayalı bir kohort çalışmasında, 5 ARI verilen erkekler için prostat kanseri riskinin azaldığı bulundu ve bu risk azalması, uzun süreli maruz kalma süresiyle daha belirgindi [1]. Azalma, Gleason skoru 6 ila 7 olan prostat kanserli hastalarla sınırlıydı; yüksek dereceli hastalık riski üzerinde etkisi yoktu (Gleason skoru 8 ila 10). Bu veriler, bazı idrar yolu semptomları için 5-ARI ile yapılan tedavinin prostat kanseri riski açısından güvenli olduğu konusunda güvence verir, ancak 5-ARI'lerin kemopreventif ajanlar olarak rolünü belirlemek için uzun süreli takip verileri ve sağkalım artışı gösterilmelidir. Çalışmanın detaylı yorumu için bakınız.
Kaynak: [1] Wallerstedt A, Strom P, Gronberg H, et al. Risk of Prostate Cancer in Men Treated With 5α-Reductase Inhibitors-A Large Population-Based Prospective Study. J Natl Cancer Inst 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Moleküler alt tipin, aspirin ve NSAİİ'lerle kolorektal kanser riskinin azaltılması üzerindeki etkisi (Kasım 2018)

Aspirin ve diğer NSAID'ler kolorektal karsinojenezi (KRK) inhibe eder, ancak KRK'lerin hangi moleküler alt tipinin riskinin azaldığı ile ilgili sınırlı veri vardır. Nüfus temelli bir vaka kontrol çalışmasında, aspirin veya NSAID'lerin düzenli kullanımı, KRK riskinde yaklaşık yüzde 30'luk bir azalma ile ilişkilendirilmiştir [1]. Spesifik olarak, aspirin veya NSAID kullanımı, düşük bir mikrosatellit-stabil (MSS), BRAF wild ve KRAS wild tip KRK riski ile ilişkiliydi, ancak yüksek mikrosatellit kararsızlığı (MSI-H), BRAF mutasyonlu veya KRAS mutasyonlu KRK'ler için risk azaltma ile ilişkili değildi. Bu sonuçları doğrulamak ve bu ajanların KRK riskini azaltma mekanizmasını anlamak için ek çalışmalara ihtiyaç vardır.
Kaynak: [1] Amitay EL, Carr PR, Jansen L, et al. Association of Aspirin and Nonsteroidal Anti-Inflammatory Drugs With Colorectal Cancer Risk by Molecular Subtypes. J Natl Cancer Inst 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

D vitamini takviyesi almak, kanser veya kardiyovasküler olay insidansını azaltmıyor (Kasım 2018)

Randomize, çift kör, plasebo kontrollü VITAL çalışmasında katılımcılara günlük 2000 IU D3 vitamini ve günlük 1 gram omega-3 yağ asidi, kanser ve kalp-damar hastalıklarından korunmada ki etkilerini test etmek için verildi. Çalışmanın ölçmek istediği primer sonlanım noktaları, omega-3 asitleri ve D vitamini takviyelerinin kalp krizi, felç/inme, kalp-damar hastalıklarına bağlı ölüm ve kanser oluşması riski üzerine etkileri idi. Çalışmanın sonucunda Manson ve arkadaşları şu sonuca ulaştı: balık yağı ve D-vitamini takviyeleri, kanser ve kalp-damar hastalığı risklerini azaltmıyor. Çalışmaya ortanca 5.3 yıl takip edilen yaklaşık 26 bin kadın ve erkek alındı. Takviyeleri veya plaseboyu kullanmaya uyum %80'ler gibi yüksek bir değerdi. Dikkat çekici olarak, çalışma başlangıcında her 13 katılımcıdan 1'inin serum D vitamini (25-hidroksivitamin D3) düzeyi 20 ng/ml'nin altındaydı, fakat bu grupta bile, D vitamini takviyesi, kanserden koruyucu bir etki göstermedi [1]. Bu takviyelerin kullanımına dair primer sonlanım noktaları hep negatif sonuçlar barındırmaktadır. Kanser, kardiyovasküler hastalık veya herhangi bir nedenden dolayı ölüm insidansı iki grup arasında anlamlı farklılık göstermedi. D vitamini takviyelerinin osteoporoz veya düşmeyi önleme için gerekenlerin üstünde ve ötesinde uygulanmamasını öneriyoruz. VITAL ve VIDA çalışmalarının detaylı yorumu için bakınız.
Kaynak: [1] Manson JE, Cook NR, Lee IM, et al. Vitamin D Supplements and Prevention of Cancer and Cardiovascular Disease. N Engl J Med 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Yüksek riskli kişiler için pankreas kanseri taraması (Ekim 2018)

Kılavuzlar, kalıtsal pankreatitli seçilmiş hastalarda pankreas kanseri taramasını veya spesifik kalıtsal kanser duyarlılığı sendromlarında bilinen mutasyonların test edilmesini önermektedir. Bununla birlikte, pankreas kanseri taramasının sağkalımı iyileştirdiği gösterilmemiştir. Bir kohort çalışması, endoskopik ultrason (EUS), manyetik rezonans görüntüleme (MRG) ve / veya bilgisayarlı tomografi (BT) ile periyodik olarak tarama uygulanan 354 yüksek riskli bireyde 16 yıllık takip sonuçlarını bildirmiştir [1]. Endişe verici özelliklere sahip pankreas lezyonu, yaklaşık yüzde 20 oranında tespit edildi ve bu lezyonların üçte biri neoplastikti. Çalışma sırasında tespit edilen 14 pankreas kanalı adenokarsinomundan 10'u asemptomatik ve bunlardan dokuzu rezektabl, erken evre kanserlerdi. Genel üç yıllık sağkalım oranı, tarama sırasında teşhis edilen pankreas kanserleri için daha yüksekti. Pankreas kanseri taramasının sağkalım üzerindeki potansiyel faydalarını doğrulamak için geniş prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.
Kaynak: [1] Canto MI, Almario JA, Schulick RD, et al. Risk of Neoplastic Progression in Individuals at High Risk for Pancreatic Cancer Undergoing Long-term Surveillance. Gastroenterology 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Aspirin ve hepatoselüler kanser riski (Ekim 2018)

Aspirin ve diğer nonsteroidal antiinflamatuar ilaçların (NSAID'ler) kullanılması, bazı malignitelerin riskini azaltır; bu konudaki en güçlü kanıt ise kolorektal neoplazi içindir. Düzenli uzun süreli aspirin kullanımının hepatosellüler karsinoma (HCC) riskini azaltabileceği olasılığı, Nurses’ Health Study ve Health Professionals Follow-up Study çalışmalarında ele alınmıştır [1]. 26 yılı aşkın bir süre takip edilen 133 bin katılımcı arasında 108 HCC vakası vardı. Düzenli aspirin kullanımı (ancak diğer NSAID'ler değil),% 50 oranında azaltılmış HCC riski ile ilişkiliydi. İlişki doza ve süreye bağlıydı; beş veya daha fazla yıl boyunca haftada 1.5 veya daha fazla standart doz (325 mg) tablet kullanılmasıyla risk azalmış olarak görüldü. Özellikle yüksek riskli bireylerde, aspirinin HCC'nin primer önlenmesinde rolünü netleştirmek için ek çalışmalara ihtiyaç vardır.
Kaynak: [1] Simon TG, Ma Y, Ludvigsson JF, et al. Association Between Aspirin Use and Risk of Hepatocellular Carcinoma. JAMA Oncol 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Gastrointestinal kanserler

Açık ve laparoskopik rektal kanser cerrahilerini karşılaştıran randomize çalışmaların iki yıllık takibi (Nisan 2019)

2015 yılında, rektal kanser hastalarında yapılan iki randomize çalışma (ACOSOG ve AlaCaRT), laparoskopik cerrahinin açık cerrahiden daha yüksek incomplete (tam olmayan) mezorektal eksizyon oranları ile sonuçlandığını göstermiştir. Şimdi, iki yıllık takip verileri açık cerrahi sonrası daha iyi hayatta kalma ve daha az lokal rekürrens için istatistiksel olarak anlamlı olmayan bir eğilim göstermektedir [1, 2]. Açık cerrahinin gerçek bir sağkalım avantajı sağlayıp sağlamadığını belirlemek için uzun vadeli verilere ihtiyaç vardır. Bu veriler mevcut olana kadar, laparoskopik rektum kanseri ameliyatı bir seçenek olarak kalmaya devam etmekte, ancak sadece minimal invaziv total mezorektal eksizyon tekniklerinde ve potansiyel olarak yüksek riskli çevresel bir marjı olmayan hastalarda deneyimli cerrahlar tarafından yapılmalıdır.
Kaynak: [1] Fleshman J, Branda ME, Sargent DJ, et al. Disease-free Survival and Local Recurrence for Laparoscopic Resection Compared With Open Resection of Stage II to III Rectal Cancer: Follow-up Results of the ACOSOG Z6051 Randomized Controlled Trial. Ann Surg 2019. [2] Stevenson ARL, Solomon MJ, Brown CSB, et al. Disease-free Survival and Local Recurrence After Laparoscopic-assisted Resection or Open Resection for Rectal Cancer: The Australasian Laparoscopic Cancer of the Rectum Randomized Clinical Trial. Ann Surg 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Biliyer sistem kanserinin adjuvan tedavisi için ASCO Klinik Uygulama Rehberi (Mart 2019)

Rezeke edilmiş kolanjiyokarsinom veya safra kesesi kanseri (GBC) için altı aylık adjuvan tek ajan kapesitabinin yararı, genel sağkalımda istatistiksel olarak anlamlı olmasa da potansiyel olarak klinik olarak anlamlı olduğunu gösteren, plasebo kontrollü faz III BILCAP çalışmasında ele alınmıştır (ortanca 51 aya karşı 36 ay) [1]. Büyük ölçüde bu çalışmaya dayanarak, Amerikan Klinik Onkoloji Derneği (ASCO), rezeke edilmiş kolanjiyokarsinomalı veya GBC'li tüm hastalara kapesitabin ile 6 ay kemoterapi önerilmesi ve ekstrahepatik kolanjiyokarsinomalı veya pozitif cerrahi sınırlı GBC'li hastalara ilave kemoradyoterapi önerilebilmesi için bir Klinik Uygulama Kılavuzu yayınladı [2]. Tamamen rezeke edilmiş kasa invaziv (> T1b), nod pozitif veya marj pozitif GBC'li hastalar için adjuvan tedavi önermekteyiz ve çoğu hasta için kapesitabin monoterapisini tercih ediyoruz; özellikle marj pozitif hastalığı olan hastalarda floropirimidin bazlı kemoradyoterapi ve dört aylık sistemik kemoterapi de kabul edilebilir. Marj pozitif veya nod pozitif rezeke edilmiş intrahepatik veya ekstraherapatik kolanjiokarsinomlu hastalar için kombine kemoradyoterapi artı kemoterapi önermeye devam ediyoruz ve kemoradyoterapi almayanlar için tek başına kemoterapi makul bir alternatif olarak düşünülmektedir.
Kaynak: [1] Primrose JN, Fox RP, Palmer DH, et al. Capecitabine compared with observation in resected biliary tract cancer (BILCAP): a randomised, controlled, multicentre, phase 3 study. Lancet Oncol 2019. [2] Shroff RT, Kennedy EB, Bachini M, et al. Adjuvant Therapy for Resected Biliary Tract Cancer: ASCO Clinical Practice Guideline. J Clin Oncol 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Kaynakları sınırlı bölgelerde erken evre kolorektal kanserin tespiti ve tedavisi için ASCO rehberleri (Mart 2019)

Dünyanın kaynakları kısıtlı coğrafyalarında lokalize (erken evre) kolorektal kanser için tedavi stratejisini yönlendirecek çok az veri vardır. Amerikan Klinik Onkoloji Derneği (ASCO), mevcut hizmet düzeyine (temel, sınırlı, gelişmiş ve maksimum) dayanan önerileri düzenleyen lokalize kolorektal kanserin tespiti ve tedavisi için fikir birliğine dayalı kılavuzlar geliştirmiştir [1,2]. (İlginizi çekebilir: Kolon ve rektum kanseri erken tanısı için kolonoskopiye alternatif 7 test)
Kaynak: [1] Costas-Chavarri A, Nandakumar G, Temin S, et al. Treatment of Patients With Early-Stage Colorectal Cancer: ASCO Resource-Stratified Guideline. J Glob Oncol 2019. [2] Lopes G, Stern MC, Temin S, et al. Early Detection for Colorectal Cancer: ASCO Resource-Stratified Guideline. J Glob Oncol 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Rektal kanser için neoadjuvan tedavi sonrası klinik tam yanıt verenlerin ameliyatsız yönetimi (Şubat 2019)

Klinik, endoskopik ve radyolojik değerlendirme kullanılarak, rektal kanser için neoadjuvan tedaviye tam bir klinik yanıtı (cCR) olan hastalara ameliyat dışı tedavi giderek artmaktadır. Bununla birlikte, bu yaklaşımın güvenliğini ele alan randomize bir çalışma bulunmamaktadır. Neoadjuvan yaklaşımla tedavi edilen 250 hastanın retrospektif bir serisinde, klinik tam yanıt elde edilen ve ameliyat edilmeden gözlemlenenlerin, mezorektal eksizyon uygulanan ve patolojik tam yanıt verdiği tespit edilen hastalarla karşılaştırıldığında daha düşük bir hastalığa özgü sağkalım yaşadığı görülmüştür [1]. Ayrıca, gözlem grubunda lokal rekürrensi olan hastaların üçte birinden fazlasında, bölgesel kurtarma tedavisine rağmen uzak metastazlar gelişti. Bu çalışmanın detaylarına bakıldığında, çalışmanın retrospektif doğası gereği karşılaştırma kollarının birbirine denk olmadığını görüyoruz ve neoadjuvan kemoradyoterapiden sonra ameliyatsız takip yöntemi uygun değildir demek için, daha iyi tasarlanmış randomize prospektif çalışma gerekliliğini vurguluyoruz.
Kaynak: [1] Smith JJ, Strombom P, Chow OS, et al. Assessment of a Watch-and-Wait Strategy for Rectal Cancer in Patients With a Complete Response After Neoadjuvant Therapy. JAMA Oncol 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

İleri evre özofagogastrik kanserde pembrolizumab için optimal zamanlama (Şubat 2019)

PD-L1 kombine pozitif skor ≥ %1 veya dMMR olan ileri evre özofagogastrik kanser için, PD-1 inhibitörü pembrolizumab ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) tarafından iki ayrı kemoterapi rejiminin başarısızlığından sonra kullanılmak üzere onaylanmıştı. Bununla birlikte, KEYNOTE-181 çalışmasından elde edilen ön sonuçlar, yüksek PD-L1 (≥ %10) düzeyine sahip özofagus skuamöz hücreli veya özofagogastrik birleşim (GEJ) adenokarsinom Siewert tip I'li hastalar için ikinci sıra kemoterapiye kıyasla pembrolizumab için sağkalım ve daha iyi tolere edilebilirlik avantajı göstermektedir [1]. Görüşümüze göre, bu veriler, yemek borusu veya GEJ, Siewert tip I'de yüksek PD-L1 eksprese eden karsinomu olan kişiler için ikinci basamakta pembrolizumabın endikasyon dışı kullanımını desteklemektedir. KEYNOTE-181'in detaylı yorumu ve infografik tablo için bakınız.
Kaynak: [1] Takashi Kojima ve ark. Pembrolizumab versus chemotherapy as second-line therapy for advanced esophageal cancer: Phase III KEYNOTE-181 study. ASCO Gı 2019 - J Clin Oncol 37, 2019 (suppl 4; abstr 2)
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Hibrid minimal invaziv ve açık Ivor Lewis özofajektomi (Şubat 2019)

Ivor Lewis özofagektomi geleneksel olarak açık bir cerrahi işlemdir. Özofagusun orta veya alt üçte birinde kanseri olan 200 kişiden oluşan randomize bir çalışmada, açık sağ torakotomi ile birlikte karma laparoskopik gastrik mobilizasyon yaklaşımı, açık cerrahi ile karşılaştırıldığında, daha az majör intraoperatif ve postoperatif komplikasyonlara (özellikle pulmoner komplikasyonlara) ve benzer üç yıllık sağkalım sonuçlarına yol açtı. sağkalım [1]. Bu, bu teknikte ileri cerrahi uzmanlığın mevcut olduğu durumlarda makul bir cerrahi seçenektir.
Kaynak: [1] Mariette C, Markar SR, Dabakuyo-Yonli TS, et al. Hybrid Minimally Invasive Esophagectomy for Esophageal Cancer. N Engl J Med 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

İleri evre refrakter gastrik adenokarsinom tedavisinde trifluridin-tipracil (Şubat 2019)

İlerlemiş mide kanserinde ikinci ve daha sonraki tedavi hatları için en iyi rejim netleşmemiştir. Mide veya gastroözofageal (GE) birleşim yerlerinde adenokarsinoması olan ve daha önce tedavi almış 500'den fazla hastada, trifluridin-tipracil ile plaseboyu karşılaştıran TAGS çalışmasında, trifluridin-tiprasil sağkalımı arttırmış ve makul derecede iyi tolere edilmiştir [1]. Büyük ölçüde bu verilere dayanarak, FDA, daha önce floropirimidin, platin, taksan veya irinotekan içeren en az iki kemoterapi hattı ve eğer uygunsa HER2-hedefli tedavi ile tedavi edilen, metastatik gastrik veya GE birleşim adenokarsinomalı yetişkin hastalar için trifluridin-tipracil'i 22 Şubat 2019'da onaylamıştır. TAGS çalışmasının detayları için bakınız.
Kaynak: [1] Shitara K, Doi T, Dvorkin M, et al. Trifluridine/tipiracil versus placebo in patients with heavily pretreated metastatic gastric cancer (TAGS): a randomised, double-blind, placebo-controlled, phase 3 trial. Lancet Oncol 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Erken evre rektal kanser için rektum koruyucu tedavi (Ocak 2019)

Erken (cT1-3N0) rektum kanseri için standart tedavi abdominal rezeksiyondur. CARTS adlı prospektif bir çalışma rektum koruyucu neoadjuvan bir kemoradyoterapi protokolünü test etti. Hastalara neoadjuvan tedavi sonrası transanal lokal eksizyon ve ardından iyi bir klinik yanıtı olan hastalarda gözlem (ypT0-1 için) ya da abdominal rezeksiyon (ypT2 veya üstü) uygulandı [1]. Beş yılda hastaların üçte ikisinde onkolojik sonucu olumsuz etkilemeden rektal rezeksiyondan kaçınılmıştı. Ancak, çoğu gereksiz neoadjuvan radyoterapi aldı ve ciddi rektal semptomlar yaşadı. Bu nedenle erken evre rektal kanser için, abdominal cerrahiyi tolere edemeyenler için transanal eksizyonu ayrı tutarak, abdominal rezeksiyon önermeye devam ediyoruz.
Kaynak: [1] Stijns RCH, de Graaf EJR, Punt CJA, et al. Long-term Oncological and Functional Outcomes of Chemoradiotherapy Followed by Organ-Sparing Transanal Endoscopic Microsurgery for Distal Rectal Cancer: The CARTS Study. JAMA Surg 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Rektal kanser için lateral kompartman lenfadenektomi (Ocak 2019)

Lateral lenfadenektomi (LLN), distal rektal kanserli hastalar için standart bir prosedür değildir. Periton sonlanımının altında cT3 / 4 rektal kanserli 1200'ün üzerinde hasta ile yapılan çok merkezli bir retrospektif çalışmada, ilk görüntüleme sırasında kısa ekseni ≥7 mm lateral lenf nodu olan hastalara total mezorektal eksizyon, kemoradyoterapi ve LLN uygulandı, ve bu hastalar LLN geçirmemiş olanlara göre yıl daha düşük bir 5 yıllık tekrarlama oranına sahipti (yüzde 6'ya karşı yüzde 6) [1]. Lateral kompartmandaki genişlemiş lenf nodlarının daha agresif radyasyon tedavisi ile mi yoksa cerrahi olarak çıkarılmasıyla mı daha iyi ele alınacağı netleşmediğinden, cerrahlar düşük rektal kanserler için kurumsal protokollerini takip etmelidir.
Kaynak: [1] Ogura A, Konishi T, Cunningham C, et al. Neoadjuvant (Chemo)radiotherapy With Total Mesorectal Excision Only Is Not Sufficient to Prevent Lateral Local Recurrence in Enlarged Nodes: Results of the Multicenter Lateral Node Study of Patients With Low cT3/4 Rectal Cancer. J Clin Oncol 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Laparoskopik ve açık distal pankreatektominin kısa ve uzun dönem sonuçları (Ocak 2019)

Pankreasın gövde ve kuyruk lezyonları açık veya laparoskopik bir prosedürle rezeke edilebilir. Çok merkezli, hasta-kör randomize bir çalışmada laparoskopik distal pankreatektomi, açık cerrahi ile karşılaştırıldığında kan kaybını ve fonksiyonel iyileşme süresini azalttı [1]. Her ne kadar son iki büyük retrospektif çalışma, açık laparoskopik distal pankreatektomiden sonra üç yıla kadar karşılaştırılabilir sağkalım göstermiş olsa da, pozitif marj oranı ve lenf nodu verimi gibi anahtar detaylar zıt yönlerde uyumsuzluk göstermiştir [2,3 ]. Laparoskopik yaklaşımın onkolojik güvenliğini doğrulamak için daha uzun süreli randomize çalışmalara ihtiyaç vardır.
Kaynak: [1] de Rooij T, van Hilst J, van Santvoort H, et al. Minimally Invasive Versus Open Distal Pancreatectomy (LEOPARD): A Multicenter Patient-blinded Randomized Controlled Trial. Ann Surg 2019. [2] Raoof M, Ituarte PHG, Woo Y, et al. Propensity score-matched comparison of oncological outcomes between laparoscopic and open distal pancreatic resection. Br J Surg 2018. [3] van Hilst J, de Rooij T, Klompmaker S, et al. Minimally Invasive versus Open Distal Pancreatectomy for Ductal Adenocarcinoma (DIPLOMA): A Pan-European Propensity Score Matched Study. Ann Surg 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Genitoüriner onkoloji

Erdafitinib, ürotelyal kanserler için onaylanan ilk hedefe yönelik ilaç oldu (Nisan 2019)

Çok merkezli, açık etiketli, tek kollu bir klinik araştırma olan BLC2001'e kayıtlı 87 hastadan elde edilen veriler, erdafitinib (Balversa) adlı hedefe yönelik ilaca, FGFR3 veya FGFR2 genetik değişikliklerini taşıyan, daha önce platin bazlı kemoterapi almış, lokal ileri veya metastatik ürotelyal kanserli hastalar için 12 Nisan 2019'de FDA onayı aldırdı. Hastalara başlangıç ​​dozu olarak günde 8 mg erdafitinib verildi, 14-17. günlerde serum fosfat seviyeleri 5.5 mg/dL altında olanlarda günde 9 mg'a doz artışı yapıldı. Hastaların % 41'inde doz 9 mg'a çıkarıldı. Hastaların % 32.2'si tedaviye objektif yanıt verdi; bu yanıtların % 2.3'ü tam yanıt ve % 29.9'u kısmi yanıt idi. Ortanca yanıt süresi 5.4 aydı. Yanıt verenler, daha önce immün kontrol noktası inhibitörlere yanıt vermeyen hastaları da kapsamıştır [1].
Kaynak: [1] FDA grants accelerated approval to erdafitinib for metastatic urothelial carcinoma. fda.gov yayımlanma tarihi 12 Nisan 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Prostat kanserinde ELAP neoadjuvan tedavi ile patolojik tam yanıt (Nisan 2019)

Lokal ileri prostat kanserli hastalarda, radikal prostatektomi öncesi, neoadjuvan enzalutamid ve löprolid ile hormon baskılamaya abirateron ve prednizon ilavesi ile patolojik tam yanıt ve minimal rezidüel hastalık oranının arttığı, McKay ve ark.nın JCO'da yayımladığı açık etiketli, randomize ve çok merkezli faz-II klinik araştırmada gösterildi. 75 hasta 2:1 oranında iki gruba ayrıldı ve deney koluna abirateron 1.000 mg / gün, enzalutamid 160 mg / gün, löprolid her 12 haftada bir 22.5 mg ve prednizon 5 mg / gün 24 hafta boyunca uygulandı (ELAP rejimi). Kontrol kolunda enzalutamid ve löprolid vardı (EL rejimi). ELAP grubunda patolojik tam yanıt veya minimal rezidüel hastalık oranı % 30'du (50 hastanın 15'i). Bu gruptaki hastaların %10'unda patolojik tam yanıt vardı. EL grubunda patolojik tam yanıt veya minimal rezidüel hastalık oranı %16 bulundu (% 25 hastanın 4'ü). Patolojik tam yanıt oranı % 8 bulundu. Bu farklar istatistiki olarak anlamlılık düzeyine ulaşmamıştı (p=0.263). İki grup arasında cerrahi sınır pozitifliği, lenf nodu pozitifliği benzer idi. ERG pozitif ve PTEN kaybı görülen tümörlerde rezidüel hacim daha büyüktü. Her iki grupta da tedavi iyi tolere edildi [1]. Bu faz-II klinik çalışma ile prostat kanserinin neoadjuvan tedavisinde yoğun bir hormon baskılama ile şimdiye kadarki en iyi sonuçlar elde edilmiş gözüküyor. Bununla birlikte ELAP tedavi rejiminin nüks oranları ve genel sağkalım üzerindeki etkisini değerlendirmek için daha uzun takip gereklidir. Çalışmanın detayları için bakınız.
Kaynak: [1] McKay RR, Ye H, Xie W ve ark. Evaluation of Intense Androgen Deprivation Before Prostatectomy: A Randomized Phase II Trial of Enzalutamide and Leuprolide With or Without Abiraterone. J Clin Oncol. 10 April 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Kastrasyona dirençli prostat kanseri için Radyum-223 ve abirateron kombinasyonu ile olumsuz sonuçlar (Şubat 2019)

Kemik dokuya yerleşip radyoaktif bir alfa parçacığı yayıcı olan Radyum-223, kemik metastazı olan prostat kanserli erkeklerde hayatta kalma süresini uzatır ve semptomatik iskelet olaylarını azaltır. Radyum-223, kastrasyona dirençli prostat kanserinin (CRPC) tedavisi için diğer ajanlarla birlikte denenmektedir. Saad ve ekibinin yayımladığı faz III randomize, plasebo kontrollü çalışmasında, tek başına abirateron ile karşılaştırıldığında kombine tedavi, sağkalım yararı sağlamadı, hatta kemik kırığı oranını arttırmıştır [1]. Bu bulgular, aynı ekibin 2016 yılında yayımlanan tek kollu faz-III çalışmasının sonuçları ile çelişkilidir [2]. Güncel sonuçlar sonrası Kanada Sağlık, Radyum-223'ün abirateron ile birlikte kullanımı konusunda uyarı yayınladı ve Avrupa İlaç Ajansı (EMA) da, Radyum-223'ün kemik metastatik CRPC'de kullanımı için, daha önce en az iki kez başka tedaviler kullanım veya diğer tedavilere uygun olmama şartı getirdi. Bu kısıtlamalara katılıyoruz ve çoğu erkek için, Radyum-223 ve abirateron kombine kullanımını önermiyoruz.
Kaynak: [1] Smith M, Parker C, Saad F ve ark. Addition of radium-223 to abiraterone acetate and prednisone or prednisolone in patients with castration-resistant prostate cancer and bone metastases (ERA 223): a randomised, double-blind, placebo-controlled, phase 3 trial. March, Lancet Oncol. [2] Prof Fred Saad, MD, Joan Carles, MD, Prof Silke Gillessen, MD. Radium-223 and concomitant therapies in patients with metastatic castration-resistant prostate cancer: an international, early access, open-label, single-arm phase 3b trial. Lancet Oncol. 2016 Sep
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Nonmetastatik, kastrasyona dirençli prostat kanserinde darolutamide

Darolutamide, yeni nesil özgün bir androjen reseptör antagonistidir. ARAMIS adlı faz-3 randomize çalışmaya, nonmetastatik, kastrasyona dirençli ve PSA iki katına çıkma süresi 10 aydan daha kısa olan prostat kanserli 1509 hasta dahil edildi. Hastalar 2:1 oranında günde 2 kez 300 mg darolutamide ve plasebo almak üzere randomize edildi; eşzamanlı androjen-baskılayıcı tedavi devam etti. Çalışmanın primer sonlanım noktası metastazsız sağkalım olarak belirlendi.
Primer analiz sonuçlarına göre, darolutamide kolunda medyan metastazsız sağkalım 40.4 ay iken, plasebo kolunda 18.4 ay idi (HR 0.41; 95% confidence interval, 0.34 to 0.50; P<0.001) [1]. Grade-3 veya daha yüksek yan etkiler her iki grup için de benzerdi. Yan etkiler nedeni ile tedavi kesilmesi de her iki grupta benzer idi: %8.9'a karşı %8.7. Darolutamide plaseboya göre daha fazla nöbete, düşmeye, fraktürlere, bilişsel bozukluklara veya hipertansiyona neden olmadı.
Daha önce henüz metastaz yapmamış kastrasyona dirençli prostat kanseri için enzalutamide (PROSPER çalışması ile Temmuz 2018'de) ve apalutamide (SPARTAN çalışması ile Şubat 2018'de) FDA onayı almıştı. Daha önceki her iki çalışma da ARAMIS çalışmasına benzer bir dizayna ve sonuçlara sahiptir; PROSPER çalışmasında medyan metastazsız sağkalım süreleri 36.6 aya karşı 14.7 ay, SPARTAN çalışmasında 40.5 aya karşı 16.2 ay.
Bu hali ile darolutamide, önümüzdeki süreçte nonmetastatik kastrasyona dirençli prostat kanserinde FDA onayı alabilir. Bu üç ajanın başabaş karşılaştırmalı çalışması yapılırsa, tedavi seçimi konusunda daha net fikirler verecektir.
Kaynak: [1] Karim Fizazi, Neal Shore, Teuvo L. Tammela ve ark. Darolutamide in Nonmetastatic, Castration-Resistant Prostate Cancer. NEJM, 28 March 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Düşük riskli prostat kanserli hastalar için postoperatif testosteron replasman tedavisi (Mart 2019)

Prostat kanserinin primer tedavisi için robotik radikal prostatektomi uygulanan 824 hastada yapılan bir çalışmada, ameliyat öncesi serbest testosteron düzeyi düşük olan 152 kişilik hasta grubuna, ameliyat sonrası cinsel fonksiyon iyileşmesi için testosteron replasman tedavisi (TRT) verildi. Hastalar takip süresince veya biyokimyasal nüks (PSA yükselişi) zamanına kadar testosteron yerine koyma tedavisi alan grupta kaldılar. Ortanca 3.1 yıllık bir takipten sonra, testosteron uygulananların biyokimyasal nüks riski göreceli olarak %53 daha az idi. Ek olarak, biyokimyasal nüks zamanı için ikincil bir analizde, testoteron tedavisi, kanser tekrarı süresini ortanca 1.5 yıl uzattı [1]. Günümüzde çoğu hastanın erken evrede tanı aldığı ve 5 yıllık sağkalım oranları %95’leri bulan prostat kanseri gibi bir hastalıkta, yaşam kalitesi ve cinsel fonksiyonlar göz ardı edilemez. Bununla birlikte, bu sonuçlar randomize bir klinik araştırmaya götürülmeli ve böylece testosteron replasman tedavisinin prostat kanseri olan erkeklerin bir kısmına yardımcı olacağı hipotezi etkin bir şekilde test edilmelidir. Çalışmanın detaylı yorumu için bakınız.
Kaynak: [1] Overturning Dogma -- Using Testosterone in Prostate Cancer - Medscape - Mar 20, 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

İleri evre berrak hücreli böbrek kanserinde aksitinib ve immün kontrol noktası inhibitörlerinin kombinasyonları (Kasım 2018)

Hem bağışıklık kontrol noktası inhibitörleri hem de antianjiyogenik tedaviler (örn., axitinib, sunitinib), ileri evre berrak hücreli renal hücreli karsinomalı (BHRHK) hastalarda etkinliğe sahiptir ve daha önce tedavi almamış hastalarda yeni kombinasyonlar araştırılmaya devam edilmektedir. Ayrı çalışmalarda gösterilmiştir ki, iki farklı kontrol noktası inhibitörü / antianjiyojenik ajan kombinasyonu (pembrolizumab / axitinib ve avelumab / axitinib), tek ajan sunitinibe göre progresyonsuz sağkalımı arttırmaktadır, ayrıca pembrolizumab / aksitinib genel sağkalımı da arttırmıştır [1,2]. Bu veriler göz önüne alındığında, pembrolizumab / axitinibi ileri BHRHK için en uygun ilk basamak tedavisi olarak kabul ediyoruz; ancak, mevcut bakım standardı olan nivolumab ve ipilimumab ile yapılan karşılaştırmaların eksik olduğunu ve bunun bir başka makul ilk basamak seçeneği olduğunu düşünüyoruz. İnfografik poster: ileri evre böbrek kanseri en iyi başlangıç tedavisi nedir?
Kaynak: [1] Motzer RJ, Penkov K, Haanen J, et al. Avelumab plus Axitinib versus Sunitinib for Advanced-Renal Cell Carcinoma. N Engl J Med 2019. [2] Rini BI, Plimack ER, Stus V, et al. Pembrolizumab plus Axitinib versus Sunitinib for Advanced Renal-Cell Carcinoma. N Engl J Med 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Prostat kanseri için prostatektomi sonrası izole biyokimyasal rekürrens tedavisi (Kasım 2018)

Lokalize prostat kanseri için radikal prostatektomi sonrası izole bir biyokimyasal nüks yaşayan erkekler için, kurtarma radyasyon tedavisi (RT) sağkalımı arttırır; fakat pelvik lenf bezlerinin radyasyon alanına dahil edilmesinin yararları tartışmalıdır. Prostatektomi sonrası biyokimyasal nüksü olan erkeklerde yapılan RTOG 0534 çalışmasının 2018 ASTRO toplantısında rapor edilen geçici analiz sonuçları, kısa süreli androjen baskılama tedavisinin (ADT), prostat yatağı radyoterapisine eklenmesinin beş yıllık progresyonsuzluğu (five-year freedom from progression, FFP) artırdığını gösterdi; buna pelvik lenf nodu RT eklenmesi, prostat yatağı RT ve kısa süreli ADT ile karşılaştırıldığında FFP'yi iyileştirmiştir [1]. Tedaviye bağlı akut gastrointestinal ve kemik iliği toksisitesi, ADT'ye ve prostat yatağı RT'ye pelvik nodal ışınlama eklendiğinde biraz daha yüksekti. Bu ön verilere dayanarak, mevcut bakım standardının kısa süreli ADT ve prostat yatağı RT'si olduğunu düşünüyoruz; buna pelvik nodal RT ekleme seçeneği, hasta ile ortak karar verme sürecine dahil edilmeli, potansiyel yarar ve zararları tartışılmalıdır.
Kaynak: [1] Pollack A, Karrison TG, Balogh AG, et al. Short-term androgen deprivation therapy without or with pelvic lymph node treatment added to prostate bed only salvage radiotherapy: the NRG Oncology/RTOG 0534 SPPORT trioal (abstract LBA5). Data presented at the 2018 ASTRO annual meeting, San Antonio Tx, October 22, 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Oligometastatik prostat kanseri için prostat hedefli radyoterapi (Ekim 2018)

Tanı sırasında metastatik prostat kanseri olan erkekler için, lokal prostat odaklı tedavinin yararı tartışmalıdır. Yeni tanı konmuş metastatik prostat kanseri olan 2000'den fazla erkeğin yalnızca sistemik tedaviye veya sistemik tedavi artı prostat radyoterapisine (RT) rastgele atandığı STAMPEDE çalışmasında, RT eklenmesi hastalık nüksünü azalttı ancak genel sağkalımı arttırmadı [1]. Önceden belirlenmiş bir alt grup analizinde, oligometastatik (düşük metastaz yükü) olan erkeklerde RT, sağkalımı iyileştirdi. Bununla birlikte, yüksek metastatik yükü olanlarda RT ile sağkalım etkisi görülmedi (vertebral cisimlerin veya pelvisin dışında en az bir tane olan dört veya daha fazla kemik metastazı veya viseral metastaz veya her ikisi). Prostat radyoterapisi genel olarak iyi tolere edildi, 3. veya 4. derece yan etki gözlenme oranları düşüktü (%5 ve %4). Yeni tanı konmuş oligometastatik prostat kanserli hastalar için, sadece sistemik tedavi yerine sistemik tedavi ile birlikte prostat RT'yi öneriyoruz.
Kaynak: [1] Parker CC, James ND, Brawley CD, et al. Radiotherapy to the primary tumour for newly diagnosed, metastatic prostate cancer (STAMPEDE): a randomised controlled phase 3 trial. Lancet 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Erken evre prostat kanseri için hipofraksiyone radyasyon tedavisi (Ekim 2018)

Amerikan Radyasyon Onkolojisi Derneği, Amerikan Klinik Onkoloji Derneği ve Amerikan Üroloji Derneği'nin yeni kılavuzlarına göre, eksternal radyoterapiyi (RT) seçen erken evre prostat kanseri olan ve tedavisi için tüm pelvik lenf nodlarına RT'ye ihtiyaç duymayan erkeklere, geleneksel fraksiyonasyon RT'si (örn., 39 fraksiyonda 78 Gy) değil, orta derecede hipofraksiyonlu (örn., 20 fraksiyonda 60 Gy veya 28 fraksiyonda 70 Gy) önerilmelidir [1]. Erkeklere, bu yaklaşımla ilişkili erken gastrointestinal (GI) toksisite riskinin az olduğu ve beş yıldan sonra geç GI ve genitoüriner toksisite hakkındaki sınırlı bilgi olduğu hakkında bilgi verilmelidir. Stereotaktik vücut RT (ultrahypofraksiyonasyon RT, örneğin 2.5 haftada yedi fraksiyonda 42.7 Gy), nodal ışınlamaya ihtiyaç duymayan, düşük veya orta riskli hastalığı olan erkekler için kabul edilebilir bir alternatiftir, ancak yüksek riskli hastalık için değil.
Kaynak: [1] Morgan SC, Hoffman K, Loblaw DA, et al. Hypofractionated Radiation Therapy for Localized Prostate Cancer: An ASTRO, ASCO, and AUA Evidence-Based Guideline. J Urol 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Metastatik seminomda kemoterapi sonrası rezidüel kitleler için FDG-PET (Ekim 2018)

Metastatik seminom için kemoterapiden sonra kalan ≥3 cm kitleleri değerlendirmek ve rezeksiyon yapmak için florodeoksiglukoz pozitron emisyon tomografisi (FDG-PET) yapmak standart bir uygulamadır. FDG-PET'in cerrahi karar vermedeki değeri, artmış tümör belirteçleri veya nonseminomatöz histolojisi olmayan, kemoterapiden sonra PET pozitif rezidüel lezyonları olan ileri evre seminomlu 90 erkeğin çalışmasında sorgulanmıştır [1]. Rezeksiyon yapılan 26 kişiden aktif seminoma sadece beşinde (yüzde 19) tespit edildi; kalanında nekroz vardı ve FDG-PET'in pozitif prediktif değeri sadece yüzde 23 idi. Kanımızca, uygulamada bir değişiklik önerilmeden önce bu bulguların daha fazla doğrulanması gerekmektedir.
Kaynak: [1] Cathomas R, Klingbiel D, Bernard B, et al. Questioning the Value of Fluorodeoxyglucose Positron Emission Tomography for Residual Lesions After Chemotherapy for Metastatic Seminoma: Results of an International Global Germ Cell Cancer Group Registry. J Clin Oncol 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Jinekolojik onkoloji

Endometrial kanserde adjuvan kemoterapi ve radyoterapi sıralaması (Mart 2019)

FIGO Evre III-IVA endometrial kanserli (EK) kadınlarda optimal adjuvan tedavi yönetimi belirsizdir. Son prospektif veriler, kemoterapi (KT) öncesi pelvik radyoterapi (RT) ile yapılan tedavinin, yalnızca KT ile karşılaştırıldığında sağkalım yararı ile ilişkili olmadığını öne sürse de, KT öncesi RT verilmesini içeren prospektif, randomize bir çalışma yapılmamıştı. Histerektomi geçirmiş çoklu ajan KT ve / veya RT almış, FIGO Evre III-IVA Tip 1 (grade 1-2, endometrioid) EC olan kadınlarda gözlemsel bir kohort çalışması yapılmıştır. Tanımlanan 5795 kadından 1260'ı (% 21,7) sadece RT, 2465'i (% 42,5) KT, 593'ü (% 9,7) KT'den önce RT, 1506'sı (% 26,0) KT'den sonra RT aldı. KT sonrası RT alan kadınların 5 yıllık sağkalım oranları, KT öncesi RT alan kadınlara belirgin olarak daha iyi idi (5 yıllık OS % 80.1 -% 73.3; time-ratio (TR) = 1.37, 95% CI = 1.18-1.58, P < 0.001), sadece KT (% 68.9; TR = 1.33, % 95 CI = 1.19-1.48, P <0.001) veya sadece RT (% 64.5, TR = 1.50, % 95 CI = 1.32-1.70, P <0.001) [1]. İleri evre EK'li kadınlar için, çok ajanlı KT sonrası RT ile tedavi, KT öncesi RT ile karşılaştırıldığında daha uzun genel sağkalım ile ilişkili bulundu. Bu hasta grubu için adjuvan hem KT hem RT tartışmasızdır, fakat bu çalışma RT'nin KT sonrası uygulanması gerektiğini desteklemektedir.
Kaynak: [1] Goodman CR, Hatoum S, Seagle BL, Donnelly ED, Barber EL, Shahabi S, Matei DE, Strauss JB. Association of chemotherapy and radiotherapy sequence with overall survival in locoregionally advanced endometrial cancer. Gynecol Oncol. 2019
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Rutin pelvik ve paraaortik lenfadenektomi, ileri evre over kanserinde genel sağkalımı uzatmıyor (Mart 2019)

Bazı retrospektif çalışma verileri, pelvik ve paraaortik lenf nodlarının kapsamlı bir şekilde çıkarılmasının ileri evre over kanserinde yaşam sürelerini olumlu etkilediğini düşündürse de, şimdiye kadar prospektif randomize bir çalışmada bu fayda gösterilmemişti. Bu amaçla Lymphadenectomy in Ovarian Neoplasms (LION) çalışması gerçekleştirildi. Evre IIB'den evre 4'e kadar over kanserli, cerrahi öncesi ve cerrahi sırasında normal lenf nodlarına sahip, tümörü makroskobik olarak tam çıkarılan 647 hasta çalışmaya dahil edildi. Bir kola pelvik ve paraaortik lenfadenektomi uygulanırken (323 hasta), diğerine uygulanmadı (324 hasta). Ortanca genel sağkalım süreleri karşılaştırıldığında, lenfadenektomi yapılanlarda 65.5 ay bulunurken, lenf nodları çıkarılmayanlarda bu süre 69.2 ay bulundu ve ameliyat sonrası ciddi yan etkilerin oranı, lenfadenektomi uygulanan grupta belirgin olarak daha fazla idi (%12.4'e karşı %6.5). [1]. Sonuç olarak, ileri evre over kanserli, tümörü tam olarak çıkarılan, ameliyat öncesi ve sırasında lenf nodları normal bulunan hastalarda sistematik pelvik ve paraaortik lenfadenektomi, hem genel hem de progresyonsuz sağkalımı iyileştirmedi. Çalışmanın detaylı yorumu için bakınız.
Kaynak: [1] P. Harter, J. Sehouli, D. Lorusso ve ark. A Randomized Trial of Lymphadenectomy in Patients with Advanced Ovarian Neoplasms. NEJM, 28 February 2019
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Endometriyal kanser adjuvan tedavisinde doksorubisin ve sisplatin kombinasyonunun, taksan ve platin ile karşılaştırılması (Mart 2019)

Bu faz-III randomize klinik araştırmada, “erken evre yüksek riskli veya optimal debulking yapılmış ileri evre endometriyum kanseri olan hastaların ameliyat sonrası adjuvan kemoterapisinde standart doksorubisin + sisplatin kombinasyonuna, taksan + platin rejimleri üstünlük gösterecek mi?” sorusu soruldu.
Medyan yaşı 59 (22-74) olan 788 hasta 3 kola ayrıldı; 263 hasta doksorubisin artı sisplatin tedavisine, 263 hasta docetaxel artı sisplatin tedavisine, 262 hasta ise paklitaksel artı karboplatin tedavisine atandı. 6 siklusu tamamlamayan hasta sayısı, doksorubisin artı sisplatin grubu için 53 (% 20.1), dosetaksel artı sisplatin grubu için 45 (% 17.1) ve paklitaksel artı karboplatin grubu için 63 (% 24.0) idi. Bu rejimlerin tolere edilebilirliği istatistiksel olarak farklı değildi. 7 yıllık ortanca takip süresinden sonra 3 grup arasında progresyonsuz sağkalım ve genel sağkalım açısından istatistiksel bir fark bulunmadı [1].
Sonuç: 3 rejimin farklı toksisiteleri olmakla birlikte taksan + platin içeren rejimlerin standart doksorubisin sisplatin rejimine benzer olduğu ilk kez faz III randomize çalışma ile gösterildi. Her rejim yeterli tolere edilebilirliğin yanında farklı toksik etkiler gösterdiğinden, taksan artı platin rejimleri, doksorubisin artı sisplatin ile tedaviye makul bir alternatif olabileceği kanıtlanmış oldu.
Kaynak: [1] Hiroyuki Nomura; Daisuke Aoki; Hirofumi Michimae; et al. Effect of Taxane Plus Platinum Regimens vs Doxorubicin Plus Cisplatin as Adjuvant Chemotherapy for Endometrial Cancer at a High Risk of Progression A Randomized Clinical Trial. JAMA Oncology 21 March 2019
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Rekürren over kanserinde dentritik hücre bazlı tedavi ile uzayan genel sağkalım (Mart 2019)

SGO 2019'da Cibula ve ark. tarafından sunulan faz-2 randomize çalışmaya göre, kemoterapiye dentritik hücre immünoterapisi eklenmesi, progresyonsuz sağkalımda anlamlı bir fark oluşturmadığı halde, genel sağkalımda belirgin bir uzama ile sonuçlandı. Ortanca genel sağkalım, kombinasyon kolunda 35.5 ay iken, sadece kemoterapi kolunda 22.1 ay idi [1]. Bu yaklaşım, over kanserinde şimdiye kadar bildirilen en dikkat çekici sonuçlardan birini sunmaktadır ve 2019'da başlayacak olan faz-3 çalışma, over kanserinde adoptif hücresel immünoterapilerin yerini sağlamlaştırabilir. Çalışmanın detayı için bakınız.
Kaynak: [1] SGO 2019: Dendritic Cell–Based Immunotherapy in Combination With Chemotherapy in Recurrent Ovarian Cancer. By The ASCO Post - Posted: 3/19/2019
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Polikistik over sendromlu kadınlarda over kanseri riski (Ocak 2019)

Bazı veriler polikistik over sendromunun (PKOS) over kanseri riskinin artmasıyla ilişkili olduğunu öne sürmektedir, ancak veriler yetersizdir. PKOS'lu 14.000'den fazla kadını kapsayan bir İsveç araştırması, over kanseri riskinde yaklaşık iki kat artış olduğunu bulmuştur [1]. Bu çalışma PKOS ve yumurtalık kanseri riski hakkında ek bilgi sağlar, ancak daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. Over kanseri risk faktörleri, adneksiyal kitlesi olan kadınların yönetimine rehberlik eder, ancak mevcut veriler bilinen risk faktörleri listesine PKOS eklemek için yetersizdir.
Kaynak: [1] Yin W, Falconer H, Yin L, et al. Association Between Polycystic Ovary Syndrome and Cancer Risk. JAMA Oncol 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Aspirin kullanımı ve yumurtalık kanseri riski (Kasım 2018)

Analjeziklerin yumurtalık kanseri riski üzerindeki etkisi, çelişkili sonuçlarla birlikte kapsamlı bir şekilde çalışılmıştır. 200.000'den fazla kadını içeren ve katılımcılarının 1054'ü over kanseri tanısı alan prospektif bir kohort çalışması olan Nurses’ Health çalışması, düşük dozun aspirinin (≤100 mg) düzenli kullanımının over kanseri riskini azalttığını gösterdi, fakat normal doz (325 mg) aspirin veya asetaminofende bu risk düşüşü görülmedi [1]. Ayrıca aspirin olmayan nonsteroidal anti-enflamatuar ilaçların (NSAID) ağır, uzun süreli kullanımı, artmış yumurtalık kanseri insidansına doğru bir eğilim ile ilişkiliydi. Kardiyovasküler hastalığın önlenmesinde düşük doz aspirin kullanımı düşünen kadınlar, yumurtalık kanserindeki olası azalmayı düşünebilir, ancak bu, mevcut verilerin zayıf olması nedeniyle karar vermede önemli bir faktör olmamalıdır.
Kaynak: [1] Barnard ME, Poole EM, Curhan GC, et al. Association of Analgesic Use With Risk of Ovarian Cancer in the Nurses' Health Studies. JAMA Oncol 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

FIGO rahim ağzı kanseri evreleme sistemindeki değişiklikleri tanıttı (Kasım 2018)

Uluslararası Kadın Hastalıkları ve Doğum Federasyonu (The International Federation of Gynecology and Obstetrics, FIGO) rahim ağzı kanseri evreleme sistemini güncelledi [1]. Değişiklikler arasında, evreyi belirlemek için kullanılabilecek testler ve prosedürler listesi, mevcut olan görüntüleme ve patolojik bulguları içerecek şekilde genişletildi, bazı evreler için tümör büyüklüğü kriterleri gözden geçirildi ve lenf düğümü metastazları evrelemeye dahil edildi. Rahim ağzı kanseri sonuçları büyük ölçüde tümör boyutuna ve lenf nodu tutulumuna bağlı olduğundan, bu değişiklikler evrenin prognozu öngörme ve tedaviyi planlama yeteneğini geliştirir. Rahim ağzı kanseri evreleri ve tedavisi
Kaynak: [1] Bhatla N, Aoki D, Sharma DN, Sankaranarayanan R. Cancer of the cervix uteri. Int J Gynaecol Obstet 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

BRCA pozitif ileri evre over kanserinde idame olaparib (Kasım 2018)

Poli (adenozin difosfat-riboz) polimeraz (PARP) inhibitörlerinin ileri epitelyal yumurtalık kanserinde (epithelial ovarian cancer, EOC) rolü, özellikle BRCA ile ilişkili kanseri olanlar için aktif inceleme altındadır. Randomize faz III SOLO1 çalışmasında, idame tedavisi için olaparib, tanımlanmış bir BRCA mutasyonu olan, ileri evre yüksek dereceli seröz veya endometrioid kanserli ve platin bazlı kemoterapiye yanıtı olan yaklaşık 400 kadında plasebo ile karşılaştırıldı. Kadınların yüzde 99'undan fazlasında germlin BRCA mutasyonları vardı. 41 aylık bir takipte olaparib, üç yıllık progresyonsuzluk oranını iyileştirdi (yüzde 60'a karşı yüzde 27). Bu veriler göz önüne alındığında, platin bazlı tedaviye yanıt veren ileri EOC'li BRCA mutasyon taşıyıcıları için idame olaparibi öneriyoruz. Ek olarak, bazı uzmanlar, bir BRCA germline mutasyonuna sahip olmayan ileri EOC'li kadınların, bu kanserli hastalar da idame olaparibden faydalanabileceğinden, somatik BRCA mutasyonları için tümör değerlendirmesine gerek olduğunu öne sürmektedir. SOLO-1 çalışmasının detaylı yorumu için bakınız. İlginizi çekebilir: İleri evre over kanserinin en ideal başlangıç tedavisi nedir?
Kaynak: [1] Moore K, Colombo N, Scambia G, et al. Maintenance Olaparib in Patients with Newly Diagnosed Advanced Ovarian Cancer. N Engl J Med 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Rahim ağzı kanseri için radikal histerektomiye kıyasla minimal invaziv yaklaşımların düşük sağkalım oranları (Kasım 2018)

Rahim ağzı kanserli kadınlarda radikal histerektomi için cerrahi morbiditeyi azaltmak amacıyla minimal invaziv cerrahi yaklaşımlar (minimally invasive surgery, MIS; laparoskopi ve robotik cerrahi) kullanılmıştır. Bununla birlikte, iki yeni çalışma MIS prosedürleriyle daha kötü onkolojik sonuçlar bulmuştur. Radikal histerektomi yapılan rahim ağzı kanseri olan kadınların randomize çalışmasında, laparotomi ile karşılaştırıldığında MIS, rahim ağzı kanserinden 3 yılda ölüm oranını yükseltmiştir (%0.6'ya karşı %4.4) ve 4,5 yıldaki hastalıksız hayatta kalma oranının düşük olmasına neden olmuştur (%86.0 - %96.5) [1]. Benzer şekilde, bir kohort çalışmasında MIS, radikal histerektomiden daha yüksek bir dört yıllık mortalite oranı ile ilişkili bulundu (9.1'e karşılık yüzde 5.3) [2]. Fakat her iki çalışmada da anlamlı bir prognostik faktör olan <2 cm'lik tümörler için sonuçlarda bir fark tespit edilmesine destek verilmemiştir. MIS, laparotomiye kıyasla azalmış operatif morbidite ile sonuçlanır ve onkolojik cerrahi de dahil olmak üzere birçok abdominal prosedür için kabul edilmiştir. 2000'li yılların başından beri rahim ağzı kanseri için radikal histerektomi konvansiyonel laparoskopi ve robotik yardımlı laparoskopi kullanılarak gerçekleştirildi, ancak laparotomiye kıyasla artmış rekürrens ve mortalite risklerinin yeni bulgularına dayanarak, rahim ağzı kanseri olan kadınların çoğu için şimdi radikal histerektominin laparotomi ile yapılması gerektiğini öneriyoruz. En düşük riskli hastalığı olan kadınlarda MIS yaklaşımlarının güvenliğini araştırmak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. Bu iki çalışmanın yorumu için bakınız.
Kaynak: [1] Ramirez PT, Frumovitz M, Pareja R, et al. Minimally Invasive versus Abdominal Radical Hysterectomy for Cervical Cancer. N Engl J Med 2018. [2] Melamed A, Margul DJ, Chen L, et al. Survival after Minimally Invasive Radical Hysterectomy for Early-Stage Cervical Cancer. N Engl J Med 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Erken evre uterin leiomyosarkom cerrahisi sonrası gözlem (Ekim 2018)

Erken evre uterin leiomyosarkomlu (LMS) kadınlar için, adjuvan kemoterapinin ameliyat sonrası sonuçları iyileştirip iyileştirmediği açık değildir. Yüksek dereceli evre-I uterin LMS'li kadınlarda randomize bir çalışma yavaş hasta alımı nedeniyle kapatılmış olmasına rağmen, adjuvan kemoterapi alan 38 hastanın progresyonsuz veya genel sağkalımı iyileşmedi [1]. Bu veriler, adjuvan kemoterapi ile tedaviden ziyade, ameliyattan sonra sadece sürveyans yaklaşımımızı desteklemektedir.
Kaynak: [1] Hensley ML, Enserro D, Hatcher H, et al. Adjuvant Gemcitabine Plus Docetaxel Followed by Doxorubicin Versus Observation for High-Grade Uterine Leiomyosarcoma: A Phase III NRG Oncology/Gynecologic Oncology Group Study. J Clin Oncol 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Baş ve boyun kanseri

Baş boyun kanserinde platin tedavisi sonrası Pembrolizumab (Ocak 2019)

Güncel veriler, baş boyun kanserinde kontrol noktası inhibisyonu immünoterapinin etkinliğini göstermektedir. Açık etiketli bir faz III klinik çalışmada (KEYNOTE-040), platin tedavisinden başarısız olan yaklaşık 500 hasta rastgele pembrolizumab veya standart tedavilere (araştırmacının seçimine göre metotreksat, docetaksel veya setuksimab) [1] atandı. Pembrolizumab daha az yan etki ile sonuçlandı ve genel sağkalımda mütevazı bir iyileşme sağladı. Sağkalım üzerindeki en yüksek etki, programlanmış hücre ölümü ligand 1 (PD-L1) ekspresyonu olanlarda belirgindi. İlk kemoradyoterapi veya sistemik kemoterapi ile ilk tedavi sırasında veya kısa bir süre sonra tekrarlayan veya metastazları gelişen hastalar için, tek ajan kemoterapi veya setüksimab ile kombinasyon tedavisinden ziyade kontrol noktası inhibisyonu immünoterapi öneriyoruz.
Kaynak: [1] Cohen EEW, Soulières D, Le Tourneau C, et al. Pembrolizumab versus methotrexate, docetaxel, or cetuximab for recurrent or metastatic head-and-neck squamous cell carcinoma (KEYNOTE-040): a randomised, open-label, phase 3 study. Lancet 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Baş boyun kanserli sağ kalanlarda depresyon ve intihar (Aralık 2018)

Depresyon ve intihar, baş boyun kanseri tedavisinin uzun vadeli sekellerinden ikisidir. Son zamanlarda yapılan iki çalışma, bu popülasyondaki yüksek intihar oranını doğruladı; bu, diğer kanser mağdurlarının yaklaşık iki katıdır [1,2]. Depresyon ve intihar için risk faktörleri, eşlik eden psikiyatrik hastalıkları, tedavinin uzun süreli toksisitesini ve tanı ile başa çıkmak için alkol ve / veya ilaçların kullanımını içerir. Bu sonuçlar, hastaların gerekli desteği almasını sağlamak için uzun süreli hayatta kalanlarda depresyon taramasının önemini göstermektedir. Kanser hastasında depresyon ve anksiyete – neden olur, belirtileri ve tedavisi
Kaynak: [1] Henry M, Rosberger Z, Bertrand L, et al. Prevalence and Risk Factors of Suicidal Ideation among Patients with Head and Neck Cancer: Longitudinal Study. Otolaryngol Head Neck Surg 2018. [2] Osazuwa-Peters N, Simpson MC, Zhao L, et al. Suicide risk among cancer survivors: Head and neck versus other cancers. Cancer 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Metastatik veya tekrarlayan yassı hücreli baş ve boyun kanserinin birinci basamak tedavisi için Pembrolizumab (Aralık 2018)

Programlanmış hücre ölümü proteini 1 (PD-1) inhibitörü pembrolizumab, baş ve boyundaki metastatik ya da tekrarlayan skuamöz hücreli karsinom için ikinci basamak bir seçenek olarak kullanılmasına rağmen, başlangıç tedavisi olarak kullanımı ile ilgili veriler azdır. Üç kollu KEYNOTE-048 çalışmasının ön raporunda, pembrolizumabın, birinci basamakta platin ve floroürasil tedavisine eklenmesi, setüksimab eklenmesine kıyasla genel sağkalımı iyileştirmiştir [1]. Ayrıca yüksek PD-L1 ekspresyonu olan hastalarda, tek ajan pembrolizumab, setuximab artı bir platin ve floroürasil kombinasyonuna kıyasla genel sağkalımı arttırmıştır. Bu sonuçlar ESMO 2018'de bildiri özeti biçimde sunulmuştur ve düzenleyici otoriteler bu endikasyon için pembrolizumab kullanımını değerlendirmektedir. Onaylanana kadar, pembrolizumabın maliyeti bu hasta popülasyonunda kullanımını sınırlayabilir. Yorum: 4. evre veya tekrarlayan baş-boyun kanserinin en iyi başlangıç tedavisi nedir?
Kaynak: [1] Burtness B, Harrington KJ, Greil R, et al. KEYNOTE-048: Phase 3 study of first-line pembrolizumab for recurrent/metastatic head and neck squamous cell carcinoma (abstract). ESMO 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Lokal ileri evre baş ve boyun skuamöz hücreli karsinom tedavisi için setüksimab artı radyoterapi (Aralık 2018)

Epidermal büyüme faktörü reseptörü (EGFR), baş ve boyun skuamöz hücreli karsinomunda (SCC) aşırı derecede eksprese edilirken, EGFR inhibitörü setuksimabın lokal olarak ilerlemiş hastalığı olanlarda, özellikle bir radyoterapi-duyarlılaştırıcı olarak rolü araştırılmaktadır. Bu gibi hastalarda yapılan randomize çalışmalar aşağıdaki sonuçları göstermiştir:
• Kemoterapiyi takiben eş zamanlı setuksimab / radyoterapi, kemoradyoterapiye kıyasla daha yüksek toksisite ve tedaviye bağlı mortalite ile benzer yaşamda kalma sonuçları ve daha düşük metastaz oranları göstermiştir [1].
• Eş zamanlı setuksimab / radyoterapiye, kemoterapinin (karboplatin ve 5FU) eklenmesi sonuçları iyileştirdi, ancak şiddetli mukozit, beslenme tüpü yerleştirme ve hastaneye yatış oranları daha yüksekti [2]. Önemli olarak, bu denemedeki tüm hastalar setuksimab aldığı için, hem etkinlik hem de gözlenen toksisitelere katkısı bilinmemektedir.
• İnsan papilloma virüsü (HPV) -pozitif orofarengeal kanserli hastalarda, radyasyon tedavisi (RT) ile kombine edildiğinde sisplatine karşı cetuximab, düşük sağkalım ve farklı bir toksisite profilinde olmasına rağmen benzer derecede şiddetli toksisite derecesi ile sonuçlanmıştır [3,4] .
Mevcut kanıtlar göz önüne alındığında, platin bazlı kemoradyoterapi, lokal ileri yassı hücreli baş ve boyun kanserli hastaların çoğu için tercih edilen yaklaşımımız olmaya devam etmektedir. Belirli bir kontrendikasyona (örneğin nefrotoksisite, ototoksisite veya nöropati) bağlı olarak, platin bazlı rejimler için aday olmayan iyi performans statüsüne sahip hastalar için setuksimab öneriyoruz. Daha yaşlı yetişkinler ve önemli komorbiditeleri olanlar, setuksimab artı RT ve platin artı RT yerine yalnız RT ile tedavi edilir.
Kaynak: [1] Geoffrois L, Martin L, De Raucourt D, et al. Induction Chemotherapy Followed by Cetuximab Radiotherapy Is Not Superior to Concurrent Chemoradiotherapy for Head and Neck Carcinomas: Results of the GORTEC 2007-02 Phase III Randomized Trial. J Clin Oncol 2018. [2] Tao Y, Auperin A, Sire C, et al. Improved Outcome by Adding Concurrent Chemotherapy to Cetuximab and Radiotherapy for Locally Advanced Head and Neck Carcinomas: Results of the GORTEC 2007-01 Phase III Randomized Trial. J Clin Oncol 2018. [3] Gillison ML, Trotti AM, Harris J, et al. Radiotherapy plus cetuximab or cisplatin in human papillomavirus-positive oropharyngeal cancer (NRG Oncology RTOG 1016): a randomised, multicentre, non-inferiority trial. Lancet 2019. [4] Mehanna H, Robinson M, Hartley A, et al. Radiotherapy plus cisplatin or cetuximab in low-risk human papillomavirus-positive oropharyngeal cancer (De-ESCALaTE HPV): an open-label randomised controlled phase 3 trial. Lancet 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Orofaringeal skuamöz hücreli karsinomda HPV testi (Kasım 2018)

İnsan papilloma virüsü (HPV) enfeksiyonu, orofarengeal skuamöz hücreli karsinom (squamous cell carcinoma,
SCC) için önde gelen bir etkendir ve tümörün HPV durumu, bu tümörlerin evreleme sistemine dahil edilir. HPV değerlendirmesine yönelik bir yaklaşım Amerikan Patologlar Koleji (CAP) tarafından önerilmiş ve Amerikan Klinik Onkoloji Derneği (ASCO) tarafından onaylanmıştır [1,2]. Tümörün HPV durumu, yeni tanı almış tüm orofaringeal SCC vakaları için belirlenmelidir. HPV tümör durumu, baş ve boynun orofarinks veya orofarengeal olmayan SCC'sinin skuamöz olmayan karsinomunun rutin değerlendirmesi için uygun değildir. Belirsiz histolojiye sahip bazı orofarengeal kanser vakalarında faydalı olabilir.
Kaynak: [1] Fakhry C, Lacchetti C, Rooper LM, et al. Human Papillomavirus Testing in Head and Neck Carcinomas: ASCO Clinical Practice Guideline Endorsement of the College of American Pathologists Guideline. J Clin Oncol 2018. [2] Lewis JS Jr, Beadle B, Bishop JA, et al. Human Papillomavirus Testing in Head and Neck Carcinomas: Guideline From the College of American Pathologists. Arch Pathol Lab Med 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Melanom ve diğer cilt kanserleri

İleri evre melanom tedavisi için alternatif nivolumab ve ipilimumab dozu (Nisan 2019)

Nivolumab ve ipilimumab ile standart kombinasyon immünoterapi dozu, ileri evre melanomda etkilidir, ancak hastaların yaklaşık yarısında ciddi toksisiteler görülür. CheckMate 511 çalışmasında nivolumab 3 mg/kg artı ipilimumab 1 mg/kg, rejimin standart doz olan nivolumab 1 mg/kg artı ipilimumab 3 mg/kg'a göre 3. derece toksisiteyi düşürdü [1]. Çalışma noninferioriteyi yeterince desteklenmediğinden, alternatif nivolumab ve ipilimumab dozunun ileri düzey melanomda standart bir rejim olarak kullanılabilmesi için daha fazla veri gereklidir.
Kaynak: [1] Lebbé C, Meyer N, Mortier L, et al. Evaluation of Two Dosing Regimens for Nivolumab in Combination With Ipilimumab in Patients With Advanced Melanoma: Results From the Phase IIIb/IV CheckMate 511 Trial. J Clin Oncol 2019
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Nodüler melanomun prognozu (Şubat 2019)

Dört ana melanom büyüme şekli vardır: lentigo maligna, nodüler, yüzeyel yayılma ve akral lentiginous. Melanomu olan 120.000'e yakın hastanın gözlemsel bir çalışmasında nodüler melanom, kalınlık, ülserasyon ve evre kontrolü yapıldıktan sonra ölüm için bağımsız bir risk faktörü idi [1]. Bununla birlikte, Amerikan Ortak Kanser Ortak Komitesi (AJCC) tümör, lenf nodu, metastaz (TNM) evreleme sisteminin sekizinci baskısı, herhangi bir büyüme paternindeki melanomları evrelendirmek için primer tümör kalınlığının ve diğer özelliklerin (bölgesel lenf bezlerinin tutulması ve uzak metastazların varlığı veya yokluğu) kullanılmasını önerir.
Kaynak: [1] Lattanzi M, Lee Y, Simpson D, et al. Primary Melanoma Histologic Subtype: Impact on Survival and Response to Therapy. J Natl Cancer Inst 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Böbrek nakli alıcılarında cilt kanserinin önlenmesi için Sirolimus (Eylül 2018)

Solid organ nakli alıcıları kutanöz skuamöz hücreli karsinomlar (SCC'ler) için yüksek risk altındadır. Önceki kısa süreli klinik çalışmalar, kalsinörin inhibitörleri (CNI'ler) yerine memeli (mekanik) rapamisin (mTOR) inhibitörleri hedefini içeren immünosüpresyon rejimlerinin, SCC riskini azaltabileceğini göstermektedir. En az bir kutanöz SCC olan CNI bazlı immünosupresyondaki böbrek nakli alıcılarında yapılan randomize beş yıllık bir çalışmada, CNI'lerden mTOR inhibitör sirolimusa geçiş yapan hastaların beş yıl içinde daha az yeni cilt kanserine sahip olduğu gösterildi, ayrıca bu ilaç değişimi daha fazla organ rejeksiyonuna ya da ölüme yol açmadı [1]. Her ne kadar mTOR inhibitörlerini rutin olarak böbrek nakli alıcılarında birinci basamak immünosüpresyon rejiminin bir parçası olarak kullanmasak da, bir mTOR inhibitörüne dönüşüm, transplantasyon sonrası kutanöz SCC de dahil olmak üzere yeni bir kanser gelişen, CNI alan hastalar için bir seçenektir.
Kaynak: [1] Dantal J, Morelon E, Rostaing L, et al. Sirolimus for Secondary Prevention of Skin Cancer in Kidney Transplant Recipients: 5-Year Results. NEJM 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Nöroonkoloji

MGMT-metillenmiş GBM için temozolomid artı lomustin (Mart 2019)

Glioblastomda, O6-metilguanin-DNA metiltransferaz (MGMT) gen promotorunun metilasyonu, alkilleyici ajan kemoterapisinden faydalanma olasılığı en yüksek olan hastaları tanımlar. Çok merkezli, randomize bir çalışmada, radyasyon tedavisi alan ve yeni tanı almış MGMT-metillenmiş glioblastomlu 141 erişkinde, standart adjuvan temozolomid, temozolomid artı lomustin kombinasyon rejimi ile karşılaştırıldı [1]. Ortanca genel sağkalım gruplar arasında benzerdi, ancak çalışma dizaynında bazı eksiklikler sebebi ile bir dizi temel prognostik faktör eşit olarak dengelenmedi. Eşleştirme yoluyla merkez ve prognostik skor için ayarlanan analizler, klinik olarak anlamlı olabilecek kombinasyon tedavisi için 12 aylık bir sağkalım avantajı ortaya koydu. Bu veriler temozolomid artı lomustin uygulanan hastalarda sağkalımın iyileşebileceği sonucunu desteklemektedir, ancak sonuçlar araştırmanın küçük boyutu ve diğer kısıtlılıklar ile sınırlıdır. Daha fazla çalışma yapılmasını beklerken, MGMT-metillenmiş tümörlü hastalardaki kararlar kişiselleştirilmeli ve kombinasyon tedavisi ile daha yüksek toksisite riskleri dikkate alınmalıdır. İlgili çalışma: Glioblastoma multiforme tedavisi için Rregorafenib ve lomustin karşılaştırması
Kaynak: [1] Herrlinger U, Tzaridis T, Mack F, et al. Lomustine-temozolomide combination therapy versus standard temozolomide therapy in patients with newly diagnosed glioblastoma with methylated MGMT promoter (CeTeG/NOA-09): a randomised, open-label, phase 3 trial. Lancet 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Primer santral sinir sistemi lenfomasının upfront tedavisinde rituksimabın rolü (Şubat 2019)

Bir anti-CD20 monoklonal antikoru olan rituximab, primer merkezi sinir sistemi lenfomasındaki (PCNSL) gözlemsel ve diğer CD20-pozitif lenfomalarda faydalı olduğuna dayanan verilere dayalı olarak, metotreksat (MTX) bazlı kemoterapi ile birlikte uygulanır. Yeni tanı konulan PCNSL'de yapılan ilk faz III rituximab çalışmasında, MTX, karbüsin, teniposid ve oral prednizona (MBVP-R) rituksimabın eklenmesi, sadece MBVP ile karşılaştırıldığında olaysız sağkalımı iyileştirmedi [1]. Ortanca genel sağkalım MBVP kolunda 57 aydı ve ortanca 33 aylık takip ile MBVP-R kolunda henüz ulaşılmadı. Yan etkiler, ek bir toksisiteye yol açmadan, gruplar arasında benzerdi. Her ne kadar bu denemede olgunlaşmış sağkalım verileri olmasa da, yeni tanı almış PCNSL'li hastaların çoğuna indüksiyon tedavisinin bir parçası olarak rituximab önermeye devam ediyoruz.
Kaynak: [1] Bromberg JEC, Issa S, Bakunina K, et al. Rituximab in patients with primary CNS lymphoma (HOVON 105/ALLG NHL 24): a randomised, open-label, phase 3 intergroup study. Lancet Oncol 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Lambert-Eaton myastenik sendromlu hastalarda amifampridin (Aralık 2018)

Çok sayıda küçük randomize çalışma, potasyum kanalı bloke eden bir ilaç olan oral 3,4-diaminopiridinin (3,4-DAP), Lambert-Eaton myastenik sendromu (LEMS) olan hastalarda kas gücünü arttırdığını göstermiştir. Avrupa'da bulunan 3,4-DAP fosfat tuzu olan amifampridine, ABD Gıda ve İlaç İdaresi tarafından yakın zamanda onaylanmıştır ve 2019'un başında LEMS'li hastalarda kullanılmak üzere ticari olarak temin edilebilmesi beklenmektedir [1]. Daha önce ABD'de 3,4-DAP'a endikasyon dışı erişim, dikkatli bir kullanım programı yoluyla baz formülasyonun birleştirilmesini gerektiriyordu. Eğer mevcutsa, altta yatan malignitenin tedavisi ile birlikte, 3,4-DAP, LEMS'li hastalarda ilk basamak semptomatik tedavidir.
Kaynak: [1] https://ir.catalystpharma.com/news-releases/news-release-details/fda-approves-firdapser-amifampridine-treatment-lambert-eaton
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Palyatif ve destekleyici bakım

Opioidlerle pregabalin verilen hastalarda opioid kaynaklı ölüm riski (Aralık 2018)

Pregabalin ve gabapentin multimodal ağrı kontrol rejimlerinde hem akut hem kronik ağrı için sık kullanılmaktadır. Ancak opioidlerle birlikte kullanımında tehlikeli etkileşimler sonucu istenmeyen etkiler ortaya çıkabilmektedir. Pregabalin ile beraber opioid alan 6500 hastada doz ilişkili opioide bağlı mortalite araştırılmış (düşük doz pregabalin için OR 1.5; yüksek doz pregabalin için OR 2) [1]. Gabapentin için de benzer sonuçlar bulunmuş. Bu ilaçların opioid ve diğer deatif etkili ialçlarla birlikte kullanımında ihtiyatlı olması gerektiği vurgulanmaktadır. İlgili konu: Kanser ağrısı nasıl tedavi edilir?
Kaynak: [1] Gomes T, Greaves S, van den Brink W, et al. Pregabalin and the Risk for Opioid-Related Death: A Nested Case-Control Study. Ann Intern Med 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Malign plevral efüzyon tedavisi için rehber (Ekim 2018)

Amerikan Toraks Derneği (ATS), Göğüs Cerrahları Derneği (STS) ve Torasik Radyoloji Derneği (STR) malign plevral efüzyonların (MPE'ler) yönetimi ile ilgili rehberler yayımladı [1]. Rehberlerde müdahalelerin yönlendirilmesinde ultrason kullanımı, sadece semptomatik efüzyonlar için tedavi ve büyük hacimli torasentez sırasında manometri kullanımı üzerinde durulmaktadır. Diğer öneriler arasında, uzun süreli tedavi için kalıcı kateter (indwelling catheter, IPC) yerleştirme veya kimyasal plöredez bulunurken, plöredez, akciğeri ekspanse olmayan hastalar için bir seçenek olarak önerilmemektedir.
Kaynak: [1] Feller-Kopman DJ, Reddy CB, DeCamp MM, et al. Management of Malignant Pleural Effusions. An Official ATS/STS/STR Clinical Practice Guideline. Am J Respir Crit Care Med 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Potansiyel olarak güvenli olmayan zolpidem dozajının yüksek prevalansı (Eylül 2018)

Zolpidem, özellikle kadınlarda ve yaşlı erişkinlerde, metabolizma ve ertesi gün ilaç seviyeleri ve yan etkilerde artan bir şekilde değişkenlik gösteren, yaygın olarak reçete edilen bir benzodiazepin olmayan hipnotiktir. 2013 yılında ABD Gıda ve İlaç İdaresi, kadınlarda önerilen zolpidem dozunun hemen salınan ürünler için 5 mg'a, uzun salınan ürünler için 6.25 mg'a düşürülmesini içeren güvenlik uyarıları yayınladı. Önemli olarak, bu uyarılara rağmen, Amerika Birleşik Devletleri'nde yapılan geniş bir veri tabanı çalışması, 2015 yılında 3.8 milyon zolpidem kullanıcısı, yaşlı yetişkinlerin yüzde 64'ü ve kadınların yüzde 68'inin önerilen zolpidem dozundan daha yüksek olduğunu bildirdiğini bulmuştur [1]. Ek olarak, hastaların yüzde 41'i sürekli olarak bir veya daha fazla başka merkezi sinir sistemi depresanının (örneğin, opioidler, benzodiazepinler) düzenli kullanımını bildirdi. Klinisyenler mevcut kullanıcılarda potansiyel olarak güvenli olmayan zolpidem dozuna karşı uyanık kalmalıdır.
Kaynak: [1] Moore TJ, Mattison DR. Assessment of Patterns of Potentially Unsafe Use of Zolpidem. JAMA Intern Med 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Yumuşak doku sarkomu ve kemik tümörleri

İlerlemiş yumuşak doku sarkomu için doksorubisine olaratumab eklenmesinin sağkalım yararı yok (Şubat 2019)

2016 yılında, olaratumab, ABD'de ve Avrupa'da, antrasikline duyarlı yumuşak doku sarkomasının (STS) tedavisi için, doksorubisin ile birlikte, olaratumab ilavesiyle hayatta kalma yararını gösteren açık etiketli randomize faz II çalışmasına dayanarak onaylanmıştır. İleri evre yumuşak doku sarkomlu 460 hastayı dahil eden daha büyük bir doğrulayıcı faz III çalışmada (ANNOUNCE), ilk basamak tedavi olarak olaratumab artı doksorubisini, tek başına doksorubusin ile kıyasladı ve tam veriler henüz yayınlanmamış olmasına rağmen spesifik bir klinik fayda bulamadı [1]. Bu ön rapora dayanarak, hem ABD Gıda ve İlaç İdaresi (FDA) hem de Avrupa İlaç Ajansı (EMA) şimdi, klinik çalışmaların dışında ileri evre STS'li yeni hastalar için olaratumab artı doksorubisin önermemektedir [2,3]. . Bununla birlikte, ilaç piyasadan çekilmedi ve şu anda olaratumab alan hastalar, doktorlarına danışarak, klinik fayda görüyorlarsa tedaviye devam edebilirler.
Kaynak: [1] Lilly Reports Results of Phase 3 Soft Tissue Sarcoma Study of LARTRUVO®. Eli Lilly and Company. Published January 18, 2019 . [2] https://www.fda.gov/NewsEvents/Newsroom/PressAnnouncements/ucm525878.htm (Accessed on February 15, 2019). [3] https://www.ema.europa.eu/en/news/no-new-patients-should-start-treatment-lartruvo-after-study-shows-cancer-medicine-does-not-prolong (Accessed on February 15, 2019).
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Nadir tümörler

Primeri bilinmeyen karsinomlar için moleküler profillemeye göre tedavi seçimi denemeleri (Mart 2019)

Moleküler kanser sınıflandırmanın (molecular cancer classifier assays, MCCA), primeri bilinmeyen karsinomların (carcinomas of unknown primary, CUP) orijin dokusunu tanımlamak için bir araç olduğu öne sürülmüştür. Journal of Clinical Oncology'de yayımlanan randomize faz II bir MCCA çalışmasında, ampirik kemoterapi (paklitaksel ve karboplatin) ile MCCA sonucuna göre bölge-spesifik olarak atanan 100 CUP hastasının sonuçları karşılaştırıldı ve MCCA'ya göre tedavi medyan genel veya progresyonsuz sağkalımı iyileştirmedi [1]. Bununla birlikte, bu çalışmada MCCA tarafından öngörülen tümör bölgelerinin çoğunda, bölgeye özgü tedavi bile göreceli olarak etkisizdir ve tedavi yaklaşımlarında gözlenen olasılıklar farklı değildir. Bu sınırlamalarla birlikte, primeri bilinmeyen karsinomların tedavisi için, daha fazla verinin gerektiğini akılda tutarak, MCCA'ların kullanılmasını önermeye devam ediyoruz.
Kaynak: [1] Hayashi H, Kurata T, Takiguchi Y, et al. Randomized Phase II Trial Comparing Site-Specific Treatment Based on Gene Expression Profiling With Carboplatin and Paclitaxel for Patients With Cancer of Unknown Primary Site. J Clin Oncol 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

NTRK füzyon pozitif tümörleri için Larotrectinib (Kasım 2018)

Pediatrik ve yetişkin tümörlerin küçük bir alt grubu, nörotrofik tropomiyosin reseptörü kinaz (NTRK) genlerinden birini içeren füzyonlara sahiptir (tüm solid kanserlerin %0.5 kadarı). Yüksek oranda seçici bir NTRK inhibitörü olan larotrektinibin potansiyel etkinliği, üç klinik çalışmaya dahil olan NTRK füzyon pozitif 55 hastanın birleştirilmiş analizinde gösterilmiştir. Hastalarda, en sık görülen kanser tipleri tükürük bezi tümörleri, yumuşak doku sarkomu, infantil fibrosarkom ve tiroid kanseridir [1]. Genel yanıt oranı %75 iken, tam yanıt oranı %22'dir. Bu verilerin ışığında, larotrectinib, bilinen bir direnç mutasyonu olmayan, metastatik veya cerrahi rezeksiyonun ciddi komplikasyonlara neden olabileceği bilinen veya ciddi morbidite ve tatmin edici alternatif tedavileri olmayan, tedaviden sonra kanseri ilerleyen ve NTRK gen füzyonu olan herhangi bir solid tümöre sahip yetişkinlerde ve çocuklarda kullanım için ABD Gıda ve İlaç İdaresi tarafından 26 Kasım 2018'de onaylandı. Bu bulgular, tümör orijinine bakılmaksızın, bir DNA testine dayanarak onaylanan ilk hedefe yönelik kanser ilacını göstermektedir. Larotrektinibe FDA onayı getiren çalışmaların detaylı yorumu için bakınız.
Kaynak: [1] Drilon A, Laetsch TW, Kummar S, et al. Efficacy of Larotrectinib in TRK Fusion-Positive Cancers in Adults and Children. N Engl J Med 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Desmoid tümörler için tirozin kinaz inhibitör tedavisi (Eylül 2018)

Rezeke edilemeyen ve/veya ilerleyici desmoid tümörlere sahip hastarda tirozin kinaz inhibitörlerinin (TKİ) faydasını değerlendiren iki randomize klinik çalışma gerçekleştirilmiştir. Rezeke edilemeyen, ilerleyici veya semptomatik desmoid tümörleri sahip 87 hastada sorafenibin plaseboya karşı faz III çalışmada, sorafenib, hastaların üçte birinde objektif yanıtlar sağlamıştır. Bunun yanısıra, iki yıllık progresyonsuz sağkalım plasebo grubunun iki katıdır [1 ]. İlerleyici desmoid tümöre sahip 72 hastada pazopanib ile sitotoksik kemoterapiyi (metotreksat artı vinblastin) karşılaştıran bir faz II çalışmada, altı aylık nonprogresyon oranı ve tümör kontrol derecesi pazopanib ile daha yüksek bulunmuştur [2]. Direkt karşılaştırmalı klinik çalışmalar olmamasına karşın, bir desmoid tümörün ilk sistemik tedavisi için bir TKİ seçildiğinde imatinib yerine sorafenib veya pazopanib önermekteyiz. Sorafenib çalışmasının detaylı yorumu için bakınız.
Kaynak: [1] Gounder MM, Mahoney MR, Van Tine BA, et al. Sorafenib for Advanced and Refractory Desmoid Tumors. N Engl J Med 2018. [2] Toulmonde M, Ray-Coquard IL, Pulido M, et al. DESMOPAZ pazopanib (PZ) versus IV methotrexate/vinblastine (MV) in adult patients with progressive desmoid tumors (DT) a randomized phase II study from the French Sarcoma Group (abstract). J Clin Oncol 36, 2018 (suppl; abstr 11501).
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Diğer onkoloji haberleri

Amerika Birleşik Devletleri'nde güncellenmiş kanser istatistikleri (Mart 2019)

Kanser global bir sağlık problemi olmakla birlikte gelişmiş ülkelerde daha önde gelen bir yaşam kaybı sebebidir; ABD de bunlardan biridir. 2019 yılı için ABD'de yeni kanser vakalarını ve ölümleri tahmin eden çalışmada kadın ve erkeklerde kanserden ölümlerde küçük bir düşüş beklenmektedir. Kadınlarda kanser insidansında değişim beklenmezken, erkeklerde 2006 dan beri yıllık kanser insidansında yüzde 2'lik bir düşüş öngörülmektedir. 1991'den beri, ABD'de genel kanser ölüm oranı %27 azalmıştır [1]. 2018 Dünya Kanser İstatistikleri'nin özeti için bakınız.
Kaynak: [1] Siegel RL, Miller KD, Jemal A. Cancer statistics, 2019. CA Cancer J Clin 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Ayaktan tedavi gören kanser hastalarında VTE profilaksisi (Ocak 2019)

Kanser, venoz tromböembolizm (VTE) riskini arttırmaktadır, ancak kanserli hastaların çoğunda bu riski azaltmak için profilaktik olarak antikoagülanlar kullanılmamaktadır. Son zamanlarda yapılan plasebo kontrollü iki çalışma, kemoterapiye başlayan, Khorana skoru 2 veya daha fazla olan kanser hastalarına 18 gün boyunca direkt oral faktör Xa inhibitörü (AVERT çalışmasında apixaban, CASSINI çalışmasında rivaroxaban) vererek profilaktik antikoagülasyonun rolünü ele almıştır [1,2]. İki klinik çalışmadan elde edilen verilen birleştirilmiş analizi, VTE riskinde küçük bir mutlak azalma ve major kanama riskinde ise küçük bir artış buldu [3]. Bu sonuçlar, primer VTE profilaksisinde antikoagülasyonu, yüksek VTE riskine sahip (örneğin, Khorana puanı 3 veya daha yüksek olan) kişiler ile kısıtlama önerimize sebep olmuştur. İlgili konu: Haziran 2017'de FDA, akut hastalık nedeniyle hastaneye yatırılmış hareketliliğinde orta veya ciddi kısıtlılığı nedeniyle tromboembolik komplikasyonları açısından riskli ve VTE için diğer risk faktörleri olan yetişkin hastalarda betrixabanı onayladı.
Kaynak: [1] Carrier M, Abou-Nassar K, Mallick R, et al. Apixaban to Prevent Venous Thromboembolism in Patients with Cancer. N Engl J Med 2019. [2] Khorana AA, Soff GA, Kakkar AK, et al. Rivaroxaban for Thromboprophylaxis in High-Risk Ambulatory Patients with Cancer. N Engl J Med 2019. [3] Agnelli G. Direct Oral Anticoagulants for Thromboprophylaxis in Ambulatory Patients with Cancer. N Engl J Med 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

VEGFR hedefli tedavilere bağlı aort diseksiyonları ve anevrizmalar (Ocak 2019)

Artan vaka raporları, bevasizumab gibi vasküler endotel büyüme faktörü reseptörünü (VEGFR TKİ'ler) hedef alan tirozin kinaz inhibitörlerinin, arter duvarlarının yapısal değişiklikleri (aort diseksiyonu ve anevrizma) ile sonuçlanan hipertansiyon risk artışına neden olduğunu göstermiştir. Genel risk düşük olmasına rağmen (Japon Advers Olay Raporu veritabanında VEGF inhibitörleri ile tedavi edilen 16.000 hastadan 59'unda bildirilmiştir [1]), bu raporlar Health Canada'nın sağlık uzmanlarını bu risk hakkında bilgilendirmek için bir güvenlik uyarısı vermeye yöneltmistir [2]. Bu bulgular, VEGFR TKİ ve bevasizumab alan hastalarda hipertansiyonu kontrol etme ihtiyacını ve açıklanamayan göğüs veya karın ağrısı ile başvuran bu hastalarda aort diseksiyonunun akla gelmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Kaynak: [1] Oshima Y, Tanimoto T, Yuji K, Tojo A. Association Between Aortic Dissection and Systemic Exposure of Vascular Endothelial Growth Factor Pathway Inhibitors in the Japanese Adverse Drug Event Report Database. Circulation 2017. [2] https://hpr-rps.hres.ca/reg-content/summary-safety-review-detail.php?lang=en&linkID=SSR00213 (Accessed on December 20, 2018).
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Mikrosatellit kararsız tümörlü hastalarda Lynch sendromu (Ocak 2019)

Lynch sendromunda kolorektal (KRK) ve endometriyal kanserler, DNA hasar onarımının kaybı nedeniyle yüksek düzeyde mikrosatellit kararsızlık (MSI-H) içermektedir. Bununla birlikte, MSI-H solid tümörler ve KRK dışındaki endometriyal kanser hastalarında Lynch sendromunun prevalansı bilinmemektedir. Solid tümörlere sahip yaklaşık 15.000 kişiden oluşan bir çalışmada, MSI-H ve belirsiz (MSI-I) tümörlerde Lynch sendromunun prevalansı sırasıyla yüzde 16 ve 2 bulunmuştur [1]. Lynch sendromu ve MSI-H / I tümörlü 66 hastanın yaklaşık yarısında KRK / endometrial kanser dışında tümörler vardı ve bunların sadece yarısı kişisel veya aile kanseri geçmişine dayanarak Lynch sendromunun genetik değerlendirme kriterlerini karşıladı. Bu veriler, klasik olarak Lynch sendromuyla ilişkili kişisel veya aile kanseri öyküsü olmasa bile, MSI-H tümörlü bireylerde Lynch sendromu için germ line mutasyonlar için genetik test mevcut önerileri desteklemektedir.
Kaynak: [1] Latham A, Srinivasan P, Kemel Y, et al. Microsatellite Instability Is Associated With the Presence of Lynch Syndrome Pan-Cancer. J Clin Oncol 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Sistemik tedavi alan kanser hastalarında akut böbrek hasarı (Aralık 2018)

Akut böbrek hasarı, kanser hastalarında görülen yaygın komplikasyonlardan biridir. Ancak potansiyel nefrotoksik ajanlar içeren güncel kanser tedavilerindeki akut böbrek hasarını inceleyen az sayıda çalışma bulunmaktadır. 2007-2014 yılları arasında Ontario, Kanada'da sistemik kanser tedavisi alan 160.000 fazla hastada, yaklaşık 10 hastadan 1'inin akut böbrek hasarı sebebiyle hastanede tedavi veya diyaliz desteği aldığı görülmüştür [1]. Akut böbrek hasarının en sık görüldüğü kanser türleri multiple myelom, mesane kanseri, lösemi ve böbrek kanseridir. Kanserde ileri evre, kronik böbrek hastalığı ve diyabet artan akut böbrek hasarı riskiyle ilişkilendirilmiştir. Akut böbrek hasarı riski sistemik terapiyi takiben 90 günlük periyotta önem taşımaktadır. Bu bulgular, bu hasta popülasyonunda koruyucu stratejilere ihtiyacı vurgulamaktadır.
Kaynak: [1] Kitchlu A, McArthur E, Amir E, et al. Acute Kidney Injury in Patients Receiving Systemic Treatment for Cancer: A Population-Based Cohort Study. J Natl Cancer Inst 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

NHL'de anti-CD47 antikoru (Kasım 2018)

Tümörlerin çoğalmasında ve nüksetmesinde, bağışıklık sisteminden kaçış kritik öneme sahiptir. Diğer kontrol noktası inhibitörleri, T hücrelerini aktive ederek çalışır. Hu5F9-G4 antikoru CD47'yi hedef alark makrofaj aktivitesini artırır. CD47, tümör hücreleri tarafından ekspres edilen ve tümör hücrelerini fagositozdan koruyan bir antijendir. Hu5F9-G4'nin faz-1b çalışmasında daha önce ağır tedaviler almış nüksetmiş non-Hodgkin lenfoma hastalarının yarısında objektif yanıtlar gözlemlenmiştir. Hastaların 3'te birinden fazlasında tam yanıt gözlenmiştir. Bu çalışma, CD47'yi hedef alan tedavilerin non-Hodgkin lenfoma hastalarında tümörlere karşı bağışıklık tepkisini arttırabileceğini göstermektedir.
Kaynak: [1] Advani R, Flinn I, Popplewell L, et al. CD47 Blockade by Hu5F9-G4 and Rituximab in Non-Hodgkin's Lymphoma. N Engl J Med 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Translansyonel onkoloji

İndüklenmiş pluripotent kök hücre bazlı NK hücre immünoterapi klinik çalışmaları (Nisan 2019)

2013 yılında San Diego Tip okulundan Dr. Dan Kaufman ve ekibi, insan indüklenmiş pluripotent kök hücrelerden, NK hücrelerin üretilmesi ile ilgili bir yöntem geliştirmiştir[1]. Preklinik araştırmalar sonrasında, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), indüklenmiş pluripotent kök hücre bağımlı doğal öldürücü hücre immünoterapisinin, ileri evre solid tümörlere sahip hastalarda denenmesi için geçtiğimiz Kasım 2018'de hızlandırılmış klinik çalışma onayı vermiştir [2].
Faz-I klinik çalışma 64 ileri evre ve tedaviye refrakter hastayla Şubat 2019'da başlatılmıştır. Klinik çalışmanın amacı bu tedavinin güvenliğini test etmektir. Diğer amaçlar ise tümörlerin doğal öldürücü hücre tedavilerine nasıl cevap verdiği ve hastaların vücudunda ne kadar süre kaldığını tespit etmektir.
Klinik çalışmada, doğal öldürücü hücreler 3 hafta boyunca haftada bir kez olmak üzere verilecektir. Bu tedavi, 3 bağışıklık sistemi kontrol noktası inhibitöründen (nivolumab, pembrolizumab ve atelizumab) biriyle beraber kullanılmaktadır.
Kaynak: [1] Knorr DA, Ni Z, Hermanson D, Hexum MK, Bendzick L, Cooper LJ, Lee DA, Kaufman DS. Clinical‐Scale Derivation of Natural Killer Cells From Human Pluripotent Stem Cells for Cancer Therapy. Stem Cells Transl Med. April 2013. [2] Fate Therapeutics Announces FDA Clearance of Landmark IND for FT500 iPSC-derived, Off-the-Shelf NK Cell Cancer Immunotherapy. ir.fatetherapeutics.com 30 Nov 2018.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

Regüle edilmiş apoptozda fraksiyonel kontrolün mitokondriyal kökenleri (Mart 2019)

Aynı genomik yapıya hücreler, genellikle çevresel değişikliklere farklı tepkiler verir. Hücresel tepkilerdeki bu tip farklılıkların, hücre içi olaylar ve proteinlerle ilişkilendirilmesiyle birlikte, organellerin de rol oynadığı düşünülmektedir. Bu bağlamda, TNF ilişkili apoptosis indukleyici liganda (TRAIL) karşı gösterilen tepki ve hücreden hücreye çeşitliliği tespit eden yeni bir istatiksel çerçeveyi kullanan bir çalışma gerçekleştirilmiştir. Niteliksel data analizi ve modelleme sonucu, mitokondri yüzeyindeki pro apoptotic proteinlerin (Bax/Bak) değişken konsantrasyonlara sahip olduğu ve hücrelerdeki farklı tepkilerden sorumlu olabileceği keşfedildi [1]. Bu veriler, mitokondrinin kanser tedavilerinin etkinliğiyle ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Aynı zamanda, kanser tedavilerinde kullanılan anti-apoptotik Bcl2 protein inhibitörleri hücresel tepkilerin çeşitliliğini artırarak, tedaviye direnci artırabileceği çalışmada gösterilmiştir. Mitokondri çeşitliliği ve ilaca tepki arasındaki ilişkinin anlaşılması ilaç direncini engelleyen etkili stratejilerin geliştirilmesini sağlayabilir.
Kaynak: [1] Luís C. Santos, Robert Vogel, Jerry E. Chipuk, Marc R. Birtwistle, Gustavo Stolovitzky & Pablo Meyer. Mitochondrial origins of fractional control in regulated cell death. Nature Communications 21 March 2019.
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum

p53 regüle eden nükleer fosfoinosid kinaz kompleksi tanımlandı (Mart 2019)

Mart 2019'da Nature Cell Biology'de yayımlanan çalışmada, p53'ün yönetimini sağlayan yeni bir enzim yolağı keşfedildi. Araştırma sonuçlarına göre, PIPK1-alpha enziminin ve ikincil yağ taşıyıcısı PIP2'nin, p53'ün yönetiminde temel öneme sahip olduğu keşfedildi [1]. Mutant p53'ün ortadan kaldırılması, p53 ilişkili kanserlerin de önlenmesini sağlayabilir. Araştırmacılar, PIPK1-alfa enzimi için inhibitör dizaynına yoğunlaşmaktadır. Bu inhibitörler, p53 mutasyonlarına sahip tümörlere karşı etkili bir tedavi olanağı sunabilir. Çalışmanın detayları için bakınız.
Kaynak: [1] Suyong Choi, Mo Chen, Vincent L. Cryns & Richard A. Anderson. A nuclear phosphoinositide kinase complex regulates p53. Nature Cell Biology, 18 March 2019
Facebook Paylaş LinkedIn Paylaş WhatsApp Paylaş (0) Yorum
  • Giriş
  • Kayıt OL
Giriş
Giriş
Kayıt OL
Kayıt OL